Translation meaning & definition of the word "running" into Turkish language
Türk diline "koşan" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Running
[Koşuş]noun
1. (american football) a play in which a player attempts to carry the ball through or past the opposing team
- "The defensive line braced to stop the run"
- "The coach put great emphasis on running"
- synonym:
- run ,
- running ,
- running play ,
- running game
1. (amerikan futbolu) bir oyuncunun topu rakip takımın içinden veya yanından geçmeye çalıştığı bir oyun
- "Savunma hattı koşuyu durdurmak için hazırlandı"
- "Antrenör koşmaya büyük önem verdi"
- eşanlamlı:
- koşmak ,
- koşuş ,
- koşu oyunu
2. The act of running
- Traveling on foot at a fast pace
- "He broke into a run"
- "His daily run keeps him fit"
- synonym:
- run ,
- running
2. Koşma eylemi
- Hızlı bir tempoda yürüyerek seyahat
- "Bir koşuya girdi"
- "Günlük koşusu onu formda tutuyor"
- eşanlamlı:
- koşmak ,
- koşuş
3. The state of being in operation
- "The engine is running smoothly"
- synonym:
- running
3. Faaliyette olma durumu
- "Motor sorunsuz çalışıyor"
- eşanlamlı:
- koşuş
4. The act of administering or being in charge of something
- "He has responsibility for the running of two companies at the same time"
- synonym:
- running
4. Bir şeyi yönetme veya bir şeyden sorumlu olma eylemi
- "İki şirketin aynı anda işletilmesinden sorumludur"
- eşanlamlı:
- koşuş
5. The act of participating in an athletic competition involving running on a track
- synonym:
- track ,
- running
5. Bir pistte koşmayı içeren atletik bir yarışmaya katılma eylemi
- eşanlamlı:
- takip etmek ,
- koşuş
adjective
1. (of fluids) moving or issuing in a stream
- "As mountain stream with freely running water"
- "Hovels without running water"
- synonym:
- running(a)
1. (sıvıların) bir akışta hareket etmesi veya verilmesi
- "Serbest akan su ile dağ dere olarak"
- "Akan su olmadan kabuklar"
- eşanlamlı:
- koşu(a)
2. Continually repeated over a period of time
- "A running joke among us"
- synonym:
- running(a)
2. Bir süre boyunca sürekli tekrarlanır
- "Aramızda koşan bir şaka"
- eşanlamlı:
- koşu(a)
3. Of advancing the ball by running
- "The team's running plays worked better than its pass plays"
- synonym:
- running(a)
3. Topu koşarak ilerletmek
- "Takımın koşu oyunları pas oyunlarından daha iyi çalıştı"
- eşanlamlı:
- koşu(a)
4. Executed or initiated by running
- "Running plays worked better than pass plays"
- "Took a running jump"
- "A running start"
- synonym:
- running(a)
4. Çalıştırılarak yürütülen veya başlatılan
- "Koşu oyunları pass oyunlarından daha iyi çalıştı"
- "Koşu atladı"
- "Koşu başlangıcı" demek"
- eşanlamlı:
- koşu(a)
5. Measured lengthwise
- "Cost of lumber per running foot"
- synonym:
- linear ,
- running(a)
5. Uzunlamasına ölçülür
- "Koşan ayak başına kereste maliyeti"
- eşanlamlı:
- lineer ,
- koşu(a)
6. (of e.g. a machine) performing or capable of performing
- "In running (or working) order"
- "A functional set of brakes"
- synonym:
- running(a) ,
- operative ,
- functional ,
- working(a)
6. (örn. bir makine) performans gösteren veya gerçekleştirebilen
- "Çalışan (veya çalışan) siparişte"
- "Fonksiyonel bir fren seti"
- eşanlamlı:
- koşu(a) ,
- operati̇f ,
- fonksiyonel ,
- çalışma(a)