Translation meaning & definition of the word "resist" into Turkish language

verb

1. Elude, especially in a baffling way

• "This behavior defies explanation"

synonym:
• defy
,
• resist
,
• refuse

1. Elude, özellikle şaşırtıcı bir şekilde

• "Bu davranış açıklamaya meydan okuyor"

eşanlamlı:
• karşı gelmek
,
• direnmek
,
• reddetmek

2. Stand up or offer resistance to somebody or something

synonym:
• resist
,
• hold out
,
• withstand
,
• stand firm

2. Ayağa kalkın veya birisine veya bir şeye karşı direnç gösterin

eşanlamlı:
• direnmek
,
• dayanmak
,
• sıkı durmak

3. Express opposition through action or words

• "Dissent to the laws of the country"

synonym:
• protest
,
• resist
,
• dissent

3. Muhalefet eylem veya kelimelerle ifade edin

• "Ülkenin yasalarına aykırı"

eşanlamlı:
• protesto
,
• direnmek
,
• muhalefet

4. Withstand the force of something

• "The trees resisted her"

• "Stand the test of time"

• "The mountain climbers had to fend against the ice and snow"

synonym:
• resist
,
• stand
,
• fend

4. Bir şeyin gücüne dayanmak

• "Ağaçlar ona direndi"

• "Zaman testine dayan"

• "Dağcılar buz ve karla savaşmak zorunda kaldılar"

eşanlamlı:
• direnmek
,
• durmak
,
• esirgemek

5. Resist immunologically the introduction of some foreign tissue or organ

• "His body rejected the liver of the donor"

synonym:
• resist
,
• reject
,
• refuse

5. İmmünolojik olarak bazı yabancı doku veya organların girişine direnir

• "Vücudu donörün karaciğerini reddetti"

eşanlamlı:
• direnmek
,
• reddetmek

6. Refuse to comply

synonym:
• resist
,
• balk
,
• baulk
,
• jib

6. Uymayı reddetmek

eşanlamlı:
• direnmek
,
• baltalamak
,
• balk
,
• pervazlamak

Examples of using

Tom couldn't resist the temptation.

Tom ayartmaya karşı koyamadı.

Tom couldn't resist the temptation to kiss Mary.

Tom Mary'yi öpme ayartmasına karşı koyamadı.

Try to resist.

Direnmeye çalış.

Tom didn't resist.

Tom direnmedi.

Don't resist us.

Bize direnme.

I don't know if I can resist anymore.

Daha fazla direnip direnemiyeceğimi bilmiyorum.

I must resist.

Direnmeliyim.

Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.

Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.

It was hard to resist the impulse to wring Tom's neck.

Tom'un boynunu sıkma dürtüsüne karşı koymak zordu.

Tom couldn't resist peeking through the keyhole.

Tom anahtar deliğinden bakmaya direnemedi.

Tom knows Mary can't resist chocolate ice cream.

Tom Mary'nin çikolatalı dondurmaya dayanamadığını biliyor.

I can't resist her.

Ona karşı koyamıyorum.

In this country, we rise or fall as one nation, as one people. Let's resist the temptation to fall back on the same partisanship and pettiness and immaturity that has poisoned our politics for so long.

Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.

It's hard to resist temptation.

Günaha karşı direnmek gerçekten çok zor.

All he could do was resist laughing.

Yapabileceği tek şey ısrarla gülmesiydi.

He can't resist sweets.

Şekerlemeye dayanamaz.

He was too old to resist.

O, karşı koyamayacak kadar çok yaşlıydı.

I could hardly resist laughing.

Gülmeye karşı koyamadım.

How could I resist?

Nasıl direnebildim?

I can't resist sweet things.

Tatlı şeylere dayanamam.