Translation meaning & definition of the word "reserved" into Turkish language

adjective

1. Set aside for the use of a particular person or party

synonym:
• reserved

1. Belirli bir kişinin veya partinin kullanımı için bir kenara koyun

eşanlamlı:
• ayrılmış

2. Marked by self-restraint and reticence

• "Was habitually reserved in speech, withholding her opinion"-victoria sackville-west

synonym:
• reserved

2. Kendini kısıtlama ve suskunluk ile işaretlenmiştir

• "Konuşmada alışılmış bir şekilde saklandı, fikrini sakladı"-victoria sackville-west

eşanlamlı:
• ayrılmış

Examples of using

I'm reserved.

Ben ağzı sıkıyım.

Tom is reserved.

Tom ağzı sıkı.

You're reserved.

Sen ağzı sıkısın.

We're reserved.

Biz ağzı sıkıyız.

I'm very reserved.

Çok çekingenim.

We should have phoned ahead and reserved a table.

Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.

Tom reserved a seat.

Tom bir koltuk ayırdı.

Bill is quite reserved.

Bill oldukça içine kapanıktır.

Bill is quite reserved.

Bill oldukça çekingendir.

Are there reserved seats on the train?

Trende ayrılmış koltuklar var mıdır?

She reserved a room.

O bir oda ayırttı.

I reserved my hotel room three weeks in advance.

Otel odamı üç hafta önceden ayırttım.

Are there reserved seats?

Ayrılmış koltuklar var mı?

All seats are reserved.

Tüm koltuklar ayrıldı.

"Have you reserved a hotel room?" "Sorry, not yet."

"Bir otel odası rezervasyonu yaptınız mı?" "Henüz değil, üzgünüm."

That place is always crowded, but I reserved a table today, so we don't have to worry.

O yer her zaman kalabalıktır, ama bir masa rezervasyonu yaptım, endişelenmemeliyiz.

This table is reserved.

Bu tablo ayrılmıştır.

These seats are reserved for old people.

Bu koltuklar yaşlı insanlar için ayrılmıştır.

Don't be so reserved.

Çok çekingen olma.

The privilege is reserved exclusively for woman.

Ayrıcalık özel olarak kadın için ayrılmıştır.