Translation meaning & definition of the word "pure" into Turkish language
Türk diline "saf" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Pure
[Temiz]/pjʊr/
adjective
1. Free of extraneous elements of any kind
- "Pure air and water"
- "Pure gold"
- "Pure primary colors"
- "The violin's pure and lovely song"
- "Pure tones"
- "Pure oxygen"
- synonym:
- pure
1. Her türlü yabancı element içermez
- "Saf hava ve su"
- "Saf altın"
- "Saf ana renkler"
- "Keman saf ve güzel bir şarkı"
- "Saf tonlar"
- "Saf oksijen"
- eşanlamlı:
- saf
2. Without qualification
- Used informally as (often pejorative) intensifiers
- "An arrant fool"
- "A complete coward"
- "A consummate fool"
- "A double-dyed villain"
- "Gross negligence"
- "A perfect idiot"
- "Pure folly"
- "What a sodding mess"
- "Stark staring mad"
- "A thoroughgoing villain"
- "Utter nonsense"
- "The unadulterated truth"
- synonym:
- arrant(a) ,
- complete(a) ,
- consummate(a) ,
- double-dyed(a) ,
- everlasting(a) ,
- gross(a) ,
- perfect(a) ,
- pure(a) ,
- sodding(a) ,
- stark(a) ,
- staring(a) ,
- thoroughgoing(a) ,
- utter(a) ,
- unadulterated
2. Niteliksiz
- Gayri resmi olarak (genellikle aşağılayıcı) yoğunlaştırıcılar olarak kullanılır
- "Aptal bir katil"
- "Tamamen bir korkak"
- "Mükemmel bir aptal"
- "Çift boyalı kötü adam"
- "Brüt ihmal"
- "Mükemmel bir aptal"
- "Saf çılgınlık"
- "Ne berbat bir karmaşa"
- "Karanlık deli bakıyor"
- "Tam bir kötü adam"
- "Fazla saçmalığın teki"
- "Katkısız gerçek" demek"
- eşanlamlı:
- arrant(a) ,
- komple(a) ,
- competit(a) ,
- kaşarlanmış(a) ,
- everless(a) ,
- gross(a) ,
- mükemmel(a) ,
- saf(a) ,
- sodding(a) ,
- durselen(a) ,
- starking(a) ,
- compressed(a) ,
- mutlak(a) ,
- hilesiz
3. (of color) being chromatically pure
- Not diluted with white or grey or black
- synonym:
- saturated ,
- pure
3. (renkli) kromatik olarak saf
- Beyaz, gri veya siyah ile seyreltilmez
- eşanlamlı:
- doymuş ,
- saf
4. Free from discordant qualities
- synonym:
- pure
4. Uyumsuz niteliklerden arınmış
- eşanlamlı:
- saf
5. Concerned with theory and data rather than practice
- Opposed to applied
- "Pure science"
- synonym:
- pure
5. Pratikten ziyade teori ve verilerle ilgilenmek
- Uygulanmasına karşı
- "Saf bilim"
- eşanlamlı:
- saf
6. (used of persons or behaviors) having no faults
- Sinless
- "I felt pure and sweet as a new baby"- sylvia plath
- "Pure as the driven snow"
- synonym:
- pure
6. (kişilerin veya davranışların kullanılması) hiçbir hatası yoktur
- Günahsız
- "Yeni bir bebek kadar saf ve tatlı hissettim" - sylvia plath
- "Sürülen kar kadar saf"
- eşanlamlı:
- saf
7. In a state of sexual virginity
- "Pure and vestal modesty"
- "A spinster or virgin lady"
- "Men have decreed that their women must be pure and virginal"
- synonym:
- pure ,
- vestal ,
- virgin ,
- virginal ,
- virtuous
7. Cinsel bekaret durumunda
- "Saf ve vestal alçakgönüllülük"
- "Bir spinster veya bakire bayan"
- "Erkekler kadınlarının saf ve bakir olması gerektiğine karar verdiler"
- eşanlamlı:
- saf ,
- kanuni ,
- bakire ,
- virginal ,
- namuslu
Examples of using
She has a pure heart.
Onun saf bir kalbi var.
That is a pure waste of time.
O tamamen zaman kaybı.
The water is pure.
Su saftır.