Translation meaning & definition of the word "public" into Turkish language

noun

1. People in general considered as a whole

• "He is a hero in the eyes of the public"

synonym:
• populace
,
• public
,
• world

1. Genel olarak insanlar bir bütün olarak değerlendirilir

• "Halkın gözünde bir kahramandır"

eşanlamlı:
• nüfus
,
• umumi
,
• dünya

2. A body of people sharing some common interest

• "The reading public"

synonym:
• public

2. Ortak bir ilgi paylaşan bir grup insan

• "Okuma halkı" demek"

eşanlamlı:
• umumi

adjective

1. Not private

• Open to or concerning the people as a whole

• "The public good"

• "Public libraries"

• "Public funds"

• "Public parks"

• "A public scandal"

• "Public gardens"

• "Performers and members of royal families are public figures"

synonym:
• public

1. Özel değil

• Bir bütün olarak halka açık veya ilgili

• "Halkın yararı"

• "Halk kütüphaneleri"

• "Kamu fonları"

• "Halk parkları"

• "Kamu skandalı" dedi"

• "Halk bahçeleri"

• "Performerler ve kraliyet ailelerinin üyeleri halka açık figürlerdir"

eşanlamlı:
• umumi

2. Affecting the people or community as a whole

• "Community leaders"

• "Community interests"

• "The public welfare"

synonym:
• public

2. Bir bütün olarak insanları veya toplumu etkilemek

• "Topluluk liderleri"

• "Toplum çıkarları"

• "Kamu refahı"

eşanlamlı:
• umumi

Examples of using

Is the exhibit open to the public?

Sergi halka açık mı?

This is a public beach.

Bu bir halk plajıdır.

Is there a public beach around here?

Buralarda bir halk plajı var mı?

It is hard to speak in public.

Herkesin içinde konuşmak zordur.

It's a pain in the neck to get there by public transportation.

Toplu taşıma aracı ile oraya gitmek can sıkıcı.

Mr. Kaifu is used to making speeches in public.

Bay Kaifu herkesin içinde konuşmalar yapmaya alışkındır.

I was humiliated in public.

Herkesin önünde aşağılandım.

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.

Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

Tom doesn't like speaking in public.

Tom topluluk önünde konuşmayı sevmez.

My wife has the strange habit of pilfering wads of toilet paper from public restrooms.

Karımın kamu tuvaletlerinden tuvalet kağıdı tomarlarını aşırmak gibi tuhaf alışkanlığı var.

You should assume that anything you do online is public.

Çevrimiçi yaptığın bir şeyin aleni olduğunu varsaymalısın.

Tom devoted his whole life to public service.

Tom bütün hayatını kamu hizmetine adadı.

Tom never sings in public.

Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.

Tom sometimes picks his nose in public.

Tom bazen kamusal alanda burnunu karıştırır.

My professor sneers at science books for the general public.

Benim profesör kamu için yazılan bilim kitaplarını küçümsüyor.

Tom becomes nervous whenever he has to speak in public.

Tom herkesin önünde konuşmak zorunda olduğunda sinirlenir.

Tom dislikes speaking in public.

Tom topluluk önünde konuşmayı sevmiyor.

Tom doesn't like to speak in public.

Tom topluluk önünde konuşmayı sevmez.

Tom never quarrels with his wife in public.

Tom herkesin önünde eşi ile asla tartışmaz.

Have you ever sung in public?

Herkesin önünde hiç şarkı söyledin mi?