Translation meaning & definition of the word "prodigious" into Turkish language
Türk diline "dini" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Prodigious
[Olağanüstü]/prədɪʤəs/
adjective
1. So great in size or force or extent as to elicit awe
- "Colossal crumbling ruins of an ancient temple"
- "Has a colossal nerve"
- "A prodigious storm"
- "A stupendous field of grass"
- "Stupendous demand"
- synonym:
- colossal ,
- prodigious ,
- stupendous
1. Huşu ortaya çıkarmak için boyut, kuvvet veya ölçüde çok büyük
- "Eski bir tapınağın devasa ufalanan kalıntıları"
- "Devasa bir siniri var"
- "Fevkalade bir fırtına"
- "Muhteşem bir çim alanı"
- "Muazzam talep"
- eşanlamlı:
- kocaman ,
- olağanüstü ,
- muhteşem
2. Of momentous or ominous significance
- "Such a portentous...monster raised all my curiosity"- herman melville
- "A prodigious vision"
- synonym:
- portentous ,
- prodigious
2. Önemli veya uğursuz bir önemi olan
- "Böyle bir portre...canavar tüm merakımı yükseltti"- herman melville
- "Fevkalade bir vizyon"
- eşanlamlı:
- mucizevi ,
- olağanüstü
3. Far beyond what is usual in magnitude or degree
- "A night of exceeding darkness"
- "An exceptional memory"
- "Olympian efforts to save the city from bankruptcy"
- "The young mozart's prodigious talents"
- synonym:
- exceeding ,
- exceptional ,
- olympian ,
- prodigious ,
- surpassing
3. Büyüklük veya derece olarak olağan olanın çok ötesinde
- "Karanlığı aşan bir gece"
- "Olağanüstü bir anı"
- "Kenti iflastan kurtarmak için olimpiyat çabaları"
- "Genç mozart'ın olağanüstü yetenekleri"
- eşanlamlı:
- aşırı ,
- olağanüstü ,
- olimpos tanrısı ,
- aşan