Translation meaning & definition of the word "prize" into Turkish language
Türk diline "ödül" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Prize
[Ödül]/praɪz/
noun
1. Something given for victory or superiority in a contest or competition or for winning a lottery
- "The prize was a free trip to europe"
- synonym:
- prize ,
- award
1. Bir yarışmada veya yarışmada zafer ya da üstünlük ya da piyango kazanmak için verilen bir şey
- "Ödül avrupa'ya ücretsiz bir yolculuktu"
- eşanlamlı:
- ödül
2. Goods or money obtained illegally
- synonym:
- loot ,
- booty ,
- pillage ,
- plunder ,
- prize ,
- swag ,
- dirty money
2. Yasadışı olarak elde edilen mallar veya para
- eşanlamlı:
- yağma ,
- ganimet ,
- soygunculuk ,
- talan etmek ,
- ödül ,
- swag ,
- kirli para
3. Something given as a token of victory
- synonym:
- trophy ,
- prize
3. Zaferin simgesi olarak verilen bir şey
- eşanlamlı:
- kupa ,
- ödül
verb
1. Hold dear
- "I prize these old photographs"
- synonym:
- prize ,
- value ,
- treasure ,
- appreciate
1. Düşkün olmak
- "Bu eski fotoğrafları ödüllendiriyorum"
- eşanlamlı:
- ödül ,
- değer ,
- hazine ,
- takdir etmek
2. To move or force, especially in an effort to get something open
- "The burglar jimmied the lock": "raccoons managed to pry the lid off the garbage pail"
- synonym:
- pry ,
- prise ,
- prize ,
- lever ,
- jimmy
2. Hareket etmek veya zorlamak, özellikle bir şeyi açık hale getirmek için
- "Hırsız kilide jimmied": "raccoons çöp kovasının kapağını açmayı başardı"
- eşanlamlı:
- koparmak ,
- mükâfat ,
- ödül ,
- manivela ,
- levye
3. Regard highly
- Think much of
- "I respect his judgement"
- "We prize his creativity"
- synonym:
- respect ,
- esteem ,
- value ,
- prize ,
- prise
3. Önem vermek
- Fazla düşünmek
- "Yargılarına saygı duyuyorum"
- "Yaratıcılığını ödüllendiriyoruz"
- eşanlamlı:
- saygı ,
- değer ,
- ödül ,
- mükâfat
adjective
1. Of superior grade
- "Choice wines"
- "Prime beef"
- "Prize carnations"
- "Quality paper"
- "Select peaches"
- synonym:
- choice ,
- prime(a) ,
- prize ,
- quality ,
- select
1. Üstün dereceli
- "Seçkin şaraplar"
- "Başlıca sığır eti"
- "Ödül karanfilleri"
- "Kaliteli kağıt"
- "Şeftali seç"
- eşanlamlı:
- seçim ,
- prime(a) ,
- ödül ,
- kalite ,
- seçmek
Examples of using
Tom didn't win the prize.
Tom ödülü kazanmadı.
You won a prize in the spelling competition, didn't you?
Yazma yarışmasında bir ödül kazandın, değil mi?
I know who got the prize.
Ödülü kimin aldığını biliyorum.