Translation meaning & definition of the word "prime" into Turkish language
Türk diline "asalet" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Prime
[Birincil]noun
1. A number that has no factor but itself and 1
- synonym:
- prime ,
- prime quantity
1. Kendisinden başka faktörü olmayan bir sayı ve 1
- eşanlamlı:
- birincil ,
- asal miktar
2. The period of greatest prosperity or productivity
- synonym:
- flower ,
- prime ,
- peak ,
- heyday ,
- bloom ,
- blossom ,
- efflorescence ,
- flush
2. En büyük refah veya üretkenlik dönemi
- eşanlamlı:
- çiçek ,
- birincil ,
- tepe ,
- doruk ,
- çiçeklenmek ,
- tozlaşma ,
- fışkırmak
3. The second canonical hour
- About 6 a.m.
- synonym:
- prime
3. İkinci kanonik saat
- Sabah 6 civarı.
- eşanlamlı:
- birincil
4. The time of maturity when power and vigor are greatest
- synonym:
- prime ,
- prime of life
4. Güç ve canlılığın en büyük olduğu olgunluk zamanı
- eşanlamlı:
- birincil ,
- yaşam baharı
verb
1. Insert a primer into (a gun, mine, or charge) preparatory to detonation or firing
- "Prime a cannon"
- "Prime a mine"
- synonym:
- prime
1. Bir astarı (silah, mayın veya şarj) patlatmaya veya ateşlemeye hazır hale getirin
- "Bir top at"
- "Madeni asmak"
- eşanlamlı:
- birincil
2. Cover with a primer
- Apply a primer to
- synonym:
- prime ,
- ground ,
- undercoat
2. Astar ile örtmek
- Astarlamak
- eşanlamlı:
- birincil ,
- zemin ,
- astar
3. Fill with priming liquid
- "Prime a car engine"
- synonym:
- prime
3. Astar sıvısı ile doldurun
- "Bir araba motoru çalıştır"
- eşanlamlı:
- birincil
adjective
1. First in rank or degree
- "An architect of premier rank"
- "The prime minister"
- synonym:
- premier(a) ,
- prime(a)
1. Rütbe veya dereceden ilk
- "Önceki rütbenin mimarı"
- "Başbakan" demek"
- eşanlamlı:
- premier(a) ,
- prime(a)
2. Used of the first or originating agent
- "Prime mover"
- synonym:
- prime(a)
2. İlk veya kaynaklı ajanın kullanılması
- "Başlıca taşıyıcı"
- eşanlamlı:
- prime(a)
3. Of superior grade
- "Choice wines"
- "Prime beef"
- "Prize carnations"
- "Quality paper"
- "Select peaches"
- synonym:
- choice ,
- prime(a) ,
- prize ,
- quality ,
- select
3. Üstün dereceli
- "Seçkin şaraplar"
- "Başlıca sığır eti"
- "Ödül karanfilleri"
- "Kaliteli kağıt"
- "Şeftali seç"
- eşanlamlı:
- seçim ,
- prime(a) ,
- ödül ,
- kalite ,
- seçmek
4. Of or relating to or being an integer that cannot be factored into other integers
- "Prime number"
- synonym:
- prime
4. Diğer tam sayılara dahil edilemeyen bir tam sayı ile ilişkili veya ilişkili olmak
- "Başlıca numarası"
- eşanlamlı:
- birincil
5. Being at the best stage of development
- "Our manhood's prime vigor"- robert browning
- synonym:
- prime ,
- meridian
5. Gelişimin en iyi aşamasında olmak
- "Erkekliğimizin en önemli gücü" - robert browning
- eşanlamlı:
- birincil ,
- meridyen