Translation meaning & definition of the word "prefer" into Turkish language

verb

1. Like better

• Value more highly

• "Some people prefer camping to staying in hotels"

• "We prefer sleeping outside"

synonym:
• prefer

1. Daha çok sevmek

• Daha yüksek değer

• "Bazı insanlar kamp yapmayı otellerde kalmaya tercih ediyor"

• "Dışarıda uyumayı tercih ederiz"

eşanlamlı:
• tercih etmek

2. Select as an alternative over another

• "I always choose the fish over the meat courses in this restaurant"

• "She opted for the job on the east coast"

synonym:
• choose
,
• prefer
,
• opt

2. Bir başkasının yerine alternatif olarak seçin

• "Ben her zaman bu restoranda et kursları üzerinde balık seçin"

• "Doğu kıyısındaki işi seçti"

eşanlamlı:
• seçmek
,
• tercih etmek

3. Promote over another

• "He favors his second daughter"

synonym:
• prefer
,
• favor
,
• favour

3. Başkasının üzerinde teşvik etmek

• "İkinci kızını tercih ediyor"

eşanlamlı:
• tercih etmek
,
• iyilik

4. Give preference to one creditor over another

synonym:
• prefer

4. Bir alacaklıyı diğerine tercih edin

eşanlamlı:
• tercih etmek

Examples of using

Do you prefer to go by train or bus?

Trenle mi yoksa arabayla mı gitmeyi tercih edersin?

Do you prefer Belgian or German beer?

Belçika mı yoksa Alman birası mı tercih edersin?

I prefer the one who loves me.

Ben beni seveni tercih ederim.

I'd prefer to speak French.

Fransızca konuşmayı tercih ederim.

I prefer to write in French.

Fransızca yazmayı tercih ederim.

I'd prefer not to speak French.

Fransızca konuşmamayı tercih ederim.

Would you prefer to speak in French?

Fransızca konuşmayı tercih eder misin?

If you'd prefer, we can speak French.

Tercih edersen, Fransızca konuşabiliriz.

I prefer to remain seated.

Oturmayı tercih ederim.

I prefer not to discuss it here.

Onu burada tartışmak istemiyorum.

I know you'd prefer a bottle of red wine.

Bir şişe kırmızı şarap istediğini biliyorum.

You should tell Tom that Mary would prefer it if he would quit calling her.

Eğer Tom Mary'yi aramaktan vazgeçerse, Mary'nin bunu tercih edeceğini Tom'a söylemelisin.

Tom seems to prefer spending most of his time alone.

Tom zamanının çoğunu yalnız harcamayı tercih ediyor gibi görünüyor.

I prefer to walk.

Yürümeyi tercih ederim.

I prefer English to music.

İngilizceyi müziğe tercih ederim.

I prefer to forget the past.

Geçmişi unutmayı tercih ederim.

I prefer it this way.

Onu bu şekilde tercih ederim.

I'd prefer to die rather than see you crying.

Seni ağlarken görmektense ölmeyi yeğlerim.

I prefer this version.

Bu sürümü tercih ederim.

I thought I'd prefer going by myself.

Kendi başıma gitmeyi tercih edeceğimi düşündüm.