Examples of using
Tom grew up in poverty.
Tom yoksulluk içinde büyüdü.
My neighborhood is threatened by poverty.
Mahallem yoksulluk tehdidi altında.
The country's main social problem is poverty.
Ülkenin temel sosyal sorunu yoksulluk.
Some people blame poverty for crime.
Bazı insanlar yoksulluğu suç nedeni saymaktadır.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
He had no choice but to give up school because of poverty.
Yoksulluktan dolayı okulu bırakmaktan başka seçimi yoktu.
He could not send his son to college because of poverty.
O yoksulluk nedeniyle oğlunu üniversiteye gönderemedi.
Many diseases result from poverty.
Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.
When poverty comes in at the door, love flies out the window.
Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.
People struggled against poverty.
İnsanlar yoksulluğa karşı mücadele etti.
It was the increase in population that caused the poverty.
Yoksulluğun nedeni nüfus artışıydı.
Crime has often been related to poverty.
Suç çoğu kez yoksullukla ilgilidir.
Lander assumes that rioting and gang behavior are a result of poverty and poor economic conditions.
Lander ayaklanmanın ve çete davranışının yoksulluğun ve kötü ekonomik koşulların bir sonucu olduklarını varsayıyor.
