Translation meaning & definition of the word "postpone" into Turkish language

verb

1. Hold back to a later time

• "Let's postpone the exam"

synonym:
• postpone
,
• prorogue
,
• hold over
,
• put over
,
• table
,
• shelve
,
• set back
,
• defer
,
• remit
,
• put off

1. Daha sonra geri çekilin

• "Sınava erteleyelim"

eşanlamlı:
• geciktirmek
,
• ara vermek
,
• uzun sürmek
,
• yutturmak
,
• tablo
,
• rafa koymak
,
• geri bırakmak
,
• erteleme
,
• göndermek
,
• çıkarmak

Examples of using

Tom and Mary had to postpone their wedding.

Tom ve Mary düğünlerini ertelemek zorunda kaldılar.

Tom and Mary had to postpone their trip.

Tom ve Mary gezilerini ertelemek zorunda kaldılar.

Tom and Mary had to postpone their honeymoon.

Tom ve Mary balaylarını ertelemek zorunda kaldılar.

Tom and Mary had to postpone their departure.

Tom ve Mary dönüşlerini ertelemek zorunda kaldılar.

Can we postpone the trip?

Seyahati erteleyebilir miyiz?

I think you ought to postpone the meeting.

Sanırım toplantıyı ertelemelisin.

I think you ought to postpone the meeting.

Bence toplantıyı ertelemelisin.

I think you ought to postpone the meeting.

Toplantıyı ertelemen gerektiğini düşünüyorum.

I think we need to postpone the meeting.

Bence toplantıyı ertelemeliyiz.

We had to postpone the game due to rain.

Yağmur yüzünden oyunu ertelemek zorunda kaldık.

I'll postpone my trip to Scotland until it's warmer.

Havalar daha sıcak oluncaya kadar seyahatimi erteleyeceğim.

Tom decided to postpone the decision.

Tom kararı ertelemeye karar verdi.

Tom decided to postpone the meeting.

Tom toplantıyı ertelemeye karar verdi.

Tom and Mary agreed to postpone the party for a week.

Tom ve Mary bir hafta süreyle partiyi erteleme kararı aldı.

Tom decided to postpone his departure.

Tom gidişini ertelemeye karar verdi.

We should probably postpone the competition.

Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.

We had to postpone the gathering because of rain.

Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

Let's postpone dinner.

Akşam yemeğini erteleyelim.

He decided to postpone his departure.

Gidişini ertelemeye karar verdi.

I must postpone going to the dentist.

Dişçiye gitmeyi ertelemeliyim.