Translation meaning & definition of the word "possibility" into Turkish language

noun

1. A future prospect or potential

• "This room has great possibilities"

synonym:
• possibility

1. Gelecekteki bir potansiyel veya potansiyel

• "Bu odanın büyük olasılıkları var"

eşanlamlı:
• olasılık

2. Capability of existing or happening or being true

• "There is a possibility that his sense of smell has been impaired"

synonym:
• possibility
,
• possibleness

2. Mevcut veya gerçekleşme veya gerçek olma yeteneği

• "Koku duyusunun bozulmuş olma ihtimali var"

eşanlamlı:
• olasılık

3. A tentative insight into the natural world

• A concept that is not yet verified but that if true would explain certain facts or phenomena

• "A scientific hypothesis that survives experimental testing becomes a scientific theory"

• "He proposed a fresh theory of alkalis that later was accepted in chemical practices"

synonym:
• hypothesis
,
• possibility
,
• theory

3. Doğal dünyaya geçici bir bakış açısı

• Henüz doğrulanmamış, ancak doğruysa belirli gerçekleri veya fenomenleri açıklayacak bir kavram

• "Deneysel testlerden kurtulan bilimsel bir hipotez bilimsel bir teori haline gelir"

• "Daha sonra kimyasal uygulamalarda kabul edilen taze bir alkaliler teorisi önerdi"

eşanlamlı:
• hipotez
,
• olasılık
,
• teori

4. A possible alternative

• "Bankruptcy is always a possibility"

synonym:
• possibility
,
• possible action
,
• opening

4. Olası bir alternatif

• "İflas her zaman bir olasılıktır"

eşanlamlı:
• olasılık
,
• olası eylem
,
• açılış

Examples of using

We've allowed for that possibility.

Bu olasılığı hesaba aldık.

There is the possibility of what he said being true.

Onun söylediğinin doğru olma olasılığı var.

Is that a possibility?

Bu bir olasılık mı?

I thought it might be a possibility.

Onun bir olasılık olabileceğini düşündüm.

I suppose that's a possibility.

Sanırım o bir ihtimal.

I have to consider every possibility.

Her ihtimali göz önünde bulundurmam gerekiyor.

I have to consider every possibility.

Her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayım.

I have to consider every possibility.

Her ihtimali göz önünde bulundurmalıyım.

I've considered that possibility as well.

Bu olasılığı da düşündüm.

I've considered that possibility as well.

Bu olasılığı da göz önüne aldım.

That's a possibility.

Bu bir olasılık.

It's a possibility.

Bu bir olasılık.

I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility that there's another explanation.

Bir açıklama daha olma ihtimalini göz önünde bulundurmak için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.

I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.

Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.

There is a possibility that we won't have to shut down the factory.

Fabrikayı kapatmak zorunda olmayacağımıza dair bir olasılık var.

Tom couldn't completely rule out the possibility that he might be laid off from work.

Tom işten çıkarılabileceği ihtimalini tamamen göz ardı edmedi.

Tom couldn't completely rule out the possibility that he was going to get drafted.

Tom askere alınacağı ihtimalini tamamen göz ardı edemedi.

Tom couldn't completely rule out the possibility that Mary had killed herself.

Tom, Mary'nin kendini öldürdüğü ihtimalini tamamen göz ardı edemedi.

Tom couldn't completely rule out the possibility that what Mary said was true.

Tom, Mary'nin söylediğinin gerçek olduğu ihtimalini tamamen görmezden gelemedi.

Tom couldn't rule out the possibility that he was mistaken.

Tom yanılmış olduğu ihtimalini kabul edemedi.