Translation meaning & definition of the word "pop" into Turkish language
Türk diline "pop" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Pop
[Pop]noun
1. An informal term for a father
- Probably derived from baby talk
- synonym:
- dad ,
- dada ,
- daddy ,
- pa ,
- papa ,
- pappa ,
- pop
1. Bir baba için gayri resmi bir terim
- Muhtemelen bebek konuşmasından kaynaklanıyor
- eşanlamlı:
- baba ,
- dada ,
- pa ,
- pappa ,
- pop
2. A sweet drink containing carbonated water and flavoring
- "In new england they call sodas tonics"
- synonym:
- pop ,
- soda ,
- soda pop ,
- soda water ,
- tonic
2. Karbonatlı su ve aroma içeren tatlı bir içecek
- "New england'da soda tonikleri diyorlar"
- eşanlamlı:
- pop ,
- soda ,
- gazlı içecek ,
- toni̇k
3. A sharp explosive sound as from a gunshot or drawing a cork
- synonym:
- pop ,
- popping
3. Silah sesi veya mantar çizme gibi keskin bir patlayıcı ses
- eşanlamlı:
- pop ,
- haşhaş
4. Music of general appeal to teenagers
- A bland watered-down version of rock'n'roll with more rhythm and harmony and an emphasis on romantic love
- synonym:
- pop music ,
- pop
4. Gençlere genel cazibe müziği
- Rock'n'roll'un daha fazla ritim ve uyum ve romantik aşka vurgu yapan yumuşak sulanmış bir versiyonu
- eşanlamlı:
- pop müzik ,
- pop
verb
1. Bulge outward
- "His eyes popped"
- synonym:
- start ,
- protrude ,
- pop ,
- pop out ,
- bulge ,
- bulge out ,
- bug out ,
- come out
1. Dışa doğru çıkmak
- "Gözleri patladı"
- eşanlamlı:
- start ,
- pırtlamak ,
- pop ,
- dışarı çıkmak ,
- çıkıntı ,
- çıkıntı yapmak ,
- defolup gitmek ,
- çıkmak
2. Hit a pop-fly
- "He popped out to shortstop"
- synonym:
- pop
2. Olta atmak
- "Kısa durağa fırladı"
- eşanlamlı:
- pop
3. Make a sharp explosive noise
- "The cork of the champagne bottle popped"
- synonym:
- pop
3. Keskin bir patlayıcı gürültü yapın
- "Şampanya şişesinin mantarı patladı"
- eşanlamlı:
- pop
4. Fire a weapon with a loud explosive noise
- "The soldiers were popping"
- synonym:
- pop
4. Yüksek bir patlayıcı gürültüsü olan bir silah ateşleyin
- "Askerler patlıyorlardı"
- eşanlamlı:
- pop
5. Cause to make a sharp explosive sound
- "He popped the champagne bottle"
- synonym:
- pop
5. Keskin patlayıcı ses çıkartır
- "Şampanya şişesini patlattı"
- eşanlamlı:
- pop
6. Appear suddenly or unexpectedly
- "The farm popped into view as we turned the corner"
- "He suddenly popped up out of nowhere"
- synonym:
- crop up ,
- pop up ,
- pop
6. Aniden veya beklenmedik bir şekilde görünün
- "Köşeyi dönerken çiftlik ortaya çıktı"
- "O aniden hiçbir yerden fırladı"
- eşanlamlı:
- ortaya çıkmak ,
- çıkmak ,
- pop
7. Put or thrust suddenly and forcefully
- "Pop the pizza into the microwave oven"
- "He popped the petit-four into his mouth"
- synonym:
- pop
7. Aniden ve zorla koyun veya itin
- "Pizzayı mikrodalga fırına koy"
- "Petit-four'u ağzına attı"
- eşanlamlı:
- pop
8. Release suddenly
- "Pop the clutch"
- synonym:
- pop
8. Aniden serbest bırakmak
- "Debriyajı aç" derken"
- eşanlamlı:
- pop
9. Hit or strike
- "He popped me on the head"
- synonym:
- pop
9. Vur ya da vur
- "Beni kafama vurdu"
- eşanlamlı:
- pop
10. Drink down entirely
- "He downed three martinis before dinner"
- "She killed a bottle of brandy that night"
- "They popped a few beer after work"
- synonym:
- toss off ,
- pop ,
- bolt down ,
- belt down ,
- pour down ,
- down ,
- drink down ,
- kill
10. Tamamen iç bakalım
- "Akşam yemeğinden önce üç martini düşürdü"
- "O gece bir şişe brendi öldürdü"
- "İşten sonra birkaç bira içtiler"
- eşanlamlı:
- atmak ,
- pop ,
- sürgülemek ,
- aşağı çekmek ,
- dökmek ,
- aşağı ,
- içip bitirmek ,
- öldürmek
11. Take drugs, especially orally
- "The man charged with murder popped a valium to calm his nerves"
- synonym:
- pop
11. Özellikle oral yoldan ilaç alın
- "Cinayetle suçlanan adam sinirlerini yatıştırmak için bir valium attı"
- eşanlamlı:
- pop
12. Cause to burst with a loud, explosive sound
- "The child popped the balloon"
- synonym:
- pop
12. Yüksek, patlayıcı bir sesle patlattı
- "Çocuk balonu patlattı"
- eşanlamlı:
- pop
13. Burst open with a sharp, explosive sound
- "The balloon popped"
- "This popcorn pops quickly in the microwave oven"
- synonym:
- pop
13. Keskin, patlayıcı bir sesle patla
- "Balon patladı" dedi"
- "Bu patlamış mısır mikrodalga fırında hızla patlar"
- eşanlamlı:
- pop
adjective
1. (of music or art) new and of general appeal (especially among young people)
- synonym:
- popular ,
- pop
1. (müzik veya sanat) yeni ve genel çekicilik (özellikle gençler arasında)
- eşanlamlı:
- popüler ,
- pop
adverb
1. Like a pop or with a pop
- "Everything went pop"
- synonym:
- pop
1. Pop ya da pop gibi
- "Her şey patladı"
- eşanlamlı:
- pop