Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "poor" into Turkish language

Türk diline "fakir" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Poor

[Yoksul]
/pur/

noun

1. People without possessions or wealth (considered as a group)

  • "The urban poor need assistance"
    synonym:
  • poor people
  • ,
  • poor

1. Mülkü veya serveti olmayan insanlar (grup olarak kabul edilir)

  • "Kent yoksullarının yardıma ihtiyacı var"
    eşanlamlı:
  • fakir insanlar
  • ,
  • yoksul

adjective

1. Deserving or inciting pity

  • "A hapless victim"
  • "Miserable victims of war"
  • "The shabby room struck her as extraordinarily pathetic"- galsworthy
  • "Piteous appeals for help"
  • "Pitiable homeless children"
  • "A pitiful fate"
  • "Oh, you poor thing"
  • "His poor distorted limbs"
  • "A wretched life"
    synonym:
  • hapless
  • ,
  • miserable
  • ,
  • misfortunate
  • ,
  • pathetic
  • ,
  • piteous
  • ,
  • pitiable
  • ,
  • pitiful
  • ,
  • poor
  • ,
  • wretched

1. Acımayı hak etmek veya teşvik etmek

  • "Tapsız bir kurban"
  • "Savaşın zavallı kurbanları"
  • "Boktan oda ona olağanüstü acınası bir şekilde çarptı" - galsworthy
  • "Yardım için güzel çağrılar"
  • "Kızgın evsiz çocuklar"
  • "Acımasız bir kader"
  • "Seni zavallı şey"
  • "Zayıf çarpık uzuvları"
  • "Sefil bir hayat"
    eşanlamlı:
  • bahtsız
  • ,
  • zavallı
  • ,
  • yoksul
  • ,
  • acıklı
  • ,
  • acınacak halde
  • ,
  • merhametli

2. Having little money or few possessions

  • "Deplored the gap between rich and poor countries"
  • "The proverbial poor artist living in a garret"
    synonym:
  • poor

2. Az parası veya az eşyası olması

  • "Zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurumu küçümsedi"
  • "Bir garrette yaşayan atasözü fakir sanatçı"
    eşanlamlı:
  • yoksul

3. Characterized by or indicating poverty

  • "The country had a poor economy"
  • "They lived in the poor section of town"
    synonym:
  • poor

3. Yoksulluk ile karakterize veya belirten

  • "Ülkenin fakir bir ekonomisi vardı"
  • "Şehrin fakir kesiminde yaşıyorlardı"
    eşanlamlı:
  • yoksul

4. Lacking in specific resources, qualities or substances

  • "A poor land"
  • "The area was poor in timber and coal"
  • "Food poor in nutritive value"
    synonym:
  • poor

4. Belirli kaynaklar, nitelikler veya maddelerden yoksun

  • "Fakir bir ülke"
  • "Bölge kereste ve kömür bakımından fakirdi"
  • "Besleyici değeri zayıf gıda"
    eşanlamlı:
  • yoksul

5. Not sufficient to meet a need

  • "An inadequate income"
  • "A poor salary"
  • "Money is short"
  • "On short rations"
  • "Food is in short supply"
  • "Short on experience"
    synonym:
  • inadequate
  • ,
  • poor
  • ,
  • short

5. Bir ihtiyacı karşılamaya yeterli değil

  • "Yetersiz bir gelir"
  • "Zayıf maaş"
  • "Para kısa" demek"
  • "Kısa erzakla"
  • "Gıda yetersiz"
  • "Deneyim kısa"
    eşanlamlı:
  • yetersiz
  • ,
  • yoksul
  • ,
  • kısa

6. Unsatisfactory

  • "A poor light for reading"
  • "Poor morale"
  • "Expectations were poor"
    synonym:
  • poor

6. Tatmin edici olmayan

  • "Okumak için zayıf bir ışık"
  • "Kötü moral"
  • "Beklentiler zayıftı"
    eşanlamlı:
  • yoksul

Examples of using

Tom doesn't like being poor.
Tom yoksul olmayı sevmez.
Tom dedicated his life to helping the poor.
Tom yoksullara yardım etmek için hayatını adadı.
Tom told Mary that he grew up in a poor neighborhood in Boston.
Tom Mary'ye Boston'da fakir bir muhitte büyüdüğünü söyledi.