Examples of using
You shouldn't swim in that pond.
O gölette yüzmemelisin.
Don't swim in that pond.
Bu gölette yüzmemelisiniz.
There's almost no water left in the pond.
Gölette neredeyse hiç su yok.
Tom threw a stone into the pond.
Tom gölete bir taş attı.
The stream flows into the pond.
Dere göle akar.
He threw a rock into the pond.
O, havuza bir taş attı.
When I was a child, I used to swim in that pond.
Ben bir çocukken o gölette yüzerdim.
Maybe they are somewhere around the pond.
Belki göletin etrafında bir yerdeler.
They are rowing a boat on the pond.
Gölette bir tekne yüzdürüyorlar.
He called me from across the pond.
Göletin karşı tarafından bana seslendi.
He saved a child from drowning in a pond.
Bir gölette bir çocuğu boğulmaktan kurtardı.
He threw a stone into the pond.
O, gölete bir taş attı.
The pond was frozen hard.
Gölet sert donduruldu.
The pond froze over.
Gölet dondu.
Skating on the pond is dangerous.
Göletin üstünde kayak yapmak tehlikelidir.
There used to be big trees around the pond.
Göletin etrafında büyük ağaçlar vardı.
There are a lot of trees around the pond.
Havuzun etrafında bir sürü ağaç var.
There is a man by the side of the pond.
Göletin yanında bir adam var.
There is a bridge over the pond.
Göletin üzerinde bir köprü vardır.
There are a lot of fish in the pond.
Gölde çok sayıda balık var.
