Translation meaning & definition of the word "politics" into Turkish language

noun

1. Social relations involving intrigue to gain authority or power

• "Office politics is often counterproductive"

synonym:
• politics
,
• political relation

1. Otorite veya güç kazanmak için entrika içeren sosyal ilişkiler

• "Ofis politikası genellikle verimsizdir"

eşanlamlı:
• politika
,
• siyasi ilişki

2. The study of government of states and other political units

synonym:
• politics
,
• political science
,
• government

2. Devletlerin ve diğer siyasi birimlerin hükümet çalışması

eşanlamlı:
• politika
,
• siyaset bilimi
,
• hükümet

3. The profession devoted to governing and to political affairs

synonym:
• politics

3. Meslek, yönetime ve siyasi işlere ayrılmıştır

eşanlamlı:
• politika

4. The opinion you hold with respect to political questions

synonym:
• politics
,
• political sympathies

4. Siyasi sorularla ilgili görüşünüz

eşanlamlı:
• politika
,
• siyasi sempatiler

5. The activities and affairs involved in managing a state or a government

• "Unemployment dominated the politics of the inter-war years"

• "Government agencies multiplied beyond the control of representative politics"

synonym:
• politics

5. Bir devletin veya hükümetin yönetilmesinde yer alan faaliyetler ve işler

• "İşsizlik, savaşlar arası yılların siyasetine egemen oldu"

• "Devlet kurumları temsili siyasetin kontrolünün ötesinde çoğaldı"

eşanlamlı:
• politika

Examples of using

I have no interest in politics.

Siyasete ilgim yok.

I've decided to get into politics.

Politikaya girmeye karar verdim.

I've decided to get into politics.

Siyasete girmeye karar verdim.

I hate politics.

Siyasetten nefret ederim.

Tom wanted to go into politics.

Tom siyasete girmek istedi.

Tom has no interest in politics.

Tom politika ile ilgilenmiyor.

Tom isn't interested in politics at all.

Tom politika ile hiç ilgilenmez.

I really enjoyed the talk we had about politics.

Politika hakkında yaptığımız konuşmadan gerçekten hoşlandım.

Andrew became active in politics.

Andrew politikada aktif oldu.

The year 1796 saw a change in American politics.

1796 yılında, Amerikan siyasetinde bir değişim gördüm.

After the war, Ford entered politics.

Savaştan sonra, Ford politikaya girdi.

He was a fresh face in American politics.

Amerikan siyasetinde yeni bir yüzdü.

He had promised to stay out of politics.

Politikanın dışında kalacağına söz vermişti.

He had limited skills in politics.

Politikada sınırlı yetenekleri vardı.

He said they should stay out of politics.

Politikadan uzak kalması gerektiğini söyledi.

Coup d'états can threaten the politics.

Darbeler siyaseti tehdit edebilir.

He has no interest in politics.

Onun siyasete ilgisi yok.

He has no interest in politics.

Onun politikaya ilgisi yok.