Translation meaning & definition of the word "political" into Turkish language

adjective

1. Involving or characteristic of politics or parties or politicians

• "Calling a meeting is a political act in itself"- daniel goleman

• "Political pressure"

• "A political machine"

• "Political office"

• "Political policy"

synonym:
• political

1. Siyaseti, partileri veya politikacıları dahil etmek veya karakterize etmek

• "Toplantıyı çağırmak başlı başına politik bir eylemdir" - daniel goleman

• "Siyasi baskı"

• "Siyasi bir makine"

• "Siyasi ofis"

• "Siyasi politika"

eşanlamlı:
• siyasi

2. Of or relating to your views about social relationships involving authority or power

• "Political opinions"

synonym:
• political

2. Otorite veya gücü içeren sosyal ilişkiler hakkındaki görüşleriniz veya bunlarla ilgili

• "Siyasi görüşler"

eşanlamlı:
• siyasi

3. Of or relating to the profession of governing

• "Political career"

synonym:
• political

3. Yönetim mesleğinin veya ilgili

• "Siyasi kariyer"

eşanlamlı:
• siyasi

Examples of using

Tatoeba needs more political sentences.

Tatoeba'nın daha çok politik cümleye ihtiyacı var.

Dictator's fall will upend political landscape.

Ditatörün devrilmesi siyasi manzarayı alt üst edecek.

Our political system was shaped by feudal traditions.

Siyasi sistemimiz feodal gelenekler tarafından şekillendirilmişti.

Many lacked political experience.

Birçok insan siyasi deneyimden yoksundu.

Lincoln welcomed his old political opponent.

Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.

Grant was not an effective political leader.

Grant etkili bir siyasi lider değildi.

The request became a hot political issue in the presidential campaign.

İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

He had many political enemies.

Onun çok sayıda siyasi düşmanları vardı.

He had lost all political power.

O bütün politik gücünü kaybetti.

Winning the election was a great victory for the candidate's political party.

Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.

They became citizens after receiving political asylum.

Onlar siyasi sığınma aldıktan sonra vatandaş oldu.

My ancestors hoped to find political asylum.

Atalarım siyasi sığınma bulmayı ümit etmişlerdi.

Party leaders are hammering out a proposal for political reform.

Parti liderleri siyasi reform için bir öneriyi tartışıyorlar.

They liked to argue about political issues.

Politik konular hakkında tartışmayı seviyorlardı.

They formed a new political party.

Yeni bir siyasi parti kurdular.

He was not a political figure but a religious one.

O, siyasi değil dini bir figürdü.

He has many enemies in the political world.

Politik dünyada pek çok düşmanı var.

The nation as a whole is in favor of political reform.

Bir bütün olarak ulus, siyasi reformun lehinde.

The political situation has changed.

Politik durum değişti.