Translation meaning & definition of the word "poke" into Turkish language
Türk diline "poke" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Poke
[Kurcalamak]noun
1. Tall coarse perennial american herb having small white flowers followed by blackish-red berries on long drooping racemes
- Young fleshy stems are edible
- Berries and root are poisonous
- synonym:
- poke ,
- pigeon berry ,
- garget ,
- scoke ,
- Phytolacca americana
1. Uzun boylu kaba çok yıllık amerikan otu, küçük beyaz çiçeklere sahip, ardından uzun sarkık rasemlerde siyahımsı kırmızı meyveler
- Genç etli sapları yenilebilir
- Meyveler ve kökler zehirlidir
- eşanlamlı:
- dürtmek ,
- güvercin meyvesi ,
- garget ,
- scoke ,
- Phytolacca americana
2. Someone who takes more time than necessary
- Someone who lags behind
- synonym:
- dawdler ,
- drone ,
- laggard ,
- lagger ,
- trailer ,
- poke
2. Gereğinden fazla zaman alan biri
- Geride kalan biri
- eşanlamlı:
- avare ,
- drone ,
- ağır ,
- laç ,
- römork ,
- dürtmek
3. A bag made of paper or plastic for holding customer's purchases
- synonym:
- sack ,
- poke ,
- paper bag ,
- carrier bag
3. Müşterinin alımlarını tutmak için kağıt veya plastikten yapılmış bir çanta
- eşanlamlı:
- torba ,
- dürtmek ,
- kağıt torba ,
- taşıma çantası
4. A sharp hand gesture (resembling a blow)
- "He warned me with a jab with his finger"
- "He made a thrusting motion with his fist"
- synonym:
- jab ,
- jabbing ,
- poke ,
- poking ,
- thrust ,
- thrusting
4. Keskin bir el hareketi (bir darbeyi yeniden monte etme)
- "Parmağıyla bir jab ile beni uyardı"
- "Yumruğuyla itme hareketi yaptı"
- eşanlamlı:
- saplamak ,
- gıcırdama ,
- dürtmek ,
- şımartmak ,
- saldırgan
5. (boxing) a blow with the fist
- "I gave him a clout on his nose"
- synonym:
- punch ,
- clout ,
- poke ,
- lick ,
- biff ,
- slug
5. (boks) yumrukla bir darbe
- "Ona burnunda bir nüfuz verdim"
- eşanlamlı:
- punch ,
- nüfuz ,
- dürtmek ,
- yalamak ,
- yumruk ,
- sümüklüböcek
verb
1. Poke or thrust abruptly
- "He jabbed his finger into her ribs"
- synonym:
- jab ,
- prod ,
- stab ,
- poke ,
- dig
1. Dürtmek veya aniden itmek
- "Parmağını kaburgalarına soktu"
- eşanlamlı:
- saplamak ,
- özendirmek ,
- dürtmek ,
- kazmak
2. Search or inquire in a meddlesome way
- "This guy is always nosing around the office"
- synonym:
- intrude ,
- horn in ,
- pry ,
- nose ,
- poke
2. Zahmetli bir şekilde arayın veya sorgulayın
- "Bu adam her zaman ofisin etrafında dönüyor"
- eşanlamlı:
- zorla sokmak ,
- boynuzlamak ,
- koparmak ,
- burun ,
- dürtmek
3. Stir by poking
- "Poke the embers in the fireplace"
- synonym:
- poke
3. Dürtmek
- "Kehribarları şömineye koy"
- eşanlamlı:
- dürtmek
4. Hit hard with the hand, fist, or some heavy instrument
- "The salesman pounded the door knocker"
- "A bible-thumping southern baptist"
- synonym:
- thump ,
- pound ,
- poke
4. El, yumruk veya ağır bir aletle sertçe vurun
- "Satışçı kapı tokmağını dövdü"
- "İncil zıplayan güneyli baptist"
- eşanlamlı:
- yumruk ,
- pound ,
- dürtmek
5. Make a hole by poking
- synonym:
- poke
5. Dürterek delik açın
- eşanlamlı:
- dürtmek