Translation meaning & definition of the word "platform" into Turkish language

noun

1. A raised horizontal surface

• "The speaker mounted the platform"

synonym:
• platform

1. Yükseltilmiş yatay yüzey

• "Hızlı hoparlör platforma monte edildi"

eşanlamlı:
• platform

2. A document stating the aims and principles of a political party

• "Their candidate simply ignored the party platform"

• "They won the election even though they offered no positive program"

synonym:
• platform
,
• political platform
,
• political program
,
• program

2. Bir siyasi partinin amaçlarını ve ilkelerini belirten bir belge

• "Adayları parti platformunu görmezden geldi"

• "Olumlu bir program sunmamalarına rağmen seçimleri kazandılar"

eşanlamlı:
• platform
,
• siyasi platform
,
• siyasi program
,
• program

3. The combination of a particular computer and a particular operating system

synonym:
• platform

3. Belirli bir bilgisayarın ve belirli bir işletim sisteminin kombinasyonu

eşanlamlı:
• platform

4. Any military structure or vehicle bearing weapons

synonym:
• platform
,
• weapons platform

4. Herhangi bir askeri yapı veya araç taşıyan silah

eşanlamlı:
• platform
,
• silah platformu

5. A woman's shoe with a very high thick sole

synonym:
• chopine
,
• platform

5. Çok kalın bir tabanı olan bir kadın ayakkabısı

eşanlamlı:
• chopine
,
• platform

Examples of using

Tom arrived at the train station just as his train was pulling away from the platform.

Tom treni tam perondan ayrılıyorken istasyona geldi.

The train arrives at platform number 5.

Tren, 5 numaralı platforma geliyor.

Tom waited on the platform.

Tom platformda bekledi.

The next train arriving at platform 2 will depart for Shibuya at 4:35pm.

Peron 2'ye gelen tren 4:35'te Shibuya'ya gidecek.

Nakido is a file sharing platform.

Nakido bir dosya paylaşım platformudur.

The train will come in at platform ten.

Tren platforma saat onda gelecek.

She came close to falling off the platform.

Neredeyse platformdan düşüyordu.

I had him carry my luggage to the platform.

Ona platforma kadar bagajımı taşıttım.

I met him at the end of the platform.

Onunla platformun sonunda karşılaştık.

John is waiting for Mary on the platform.

John platformda Mary'yi bekliyor.

David remained on the platform while the train was in sight.

Tren görünürken David platformda kaldı.

Tom stood on the platform in Westminster Underground Station.

Tom, Westminster Metro İstasyonunda platformda durdu.

Which is the platform for the London train?

Londra treni hangi platformdan kalkar?