Translation meaning & definition of the word "pinch" into Turkish language
Türk diline "tutam" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Pinch
[Çimdiklemek]noun
1. A painful or straitened circumstance
- "The pinch of the recession"
- synonym:
- pinch
1. Acı verici veya sıkıntılı bir durum
- "Durgunluğun sıkışması"
- eşanlamlı:
- çimdiklemek
2. An injury resulting from getting some body part squeezed
- synonym:
- pinch
2. Vücut parçasının sıkılmasından kaynaklanan bir yaralanma
- eşanlamlı:
- çimdiklemek
3. A slight but appreciable amount
- "This dish could use a touch of garlic"
- synonym:
- touch ,
- hint ,
- tinge ,
- mite ,
- pinch ,
- jot ,
- speck ,
- soupcon
3. Hafif ama kayda değer bir miktar
- "Bu yemek bir dokunuş sarımsak kullanabilir"
- eşanlamlı:
- dokunmak ,
- ipucu ,
- renklendirmek ,
- mayt ,
- çimdiklemek ,
- zerre ,
- nokta ,
- çorba
4. A sudden unforeseen crisis (usually involving danger) that requires immediate action
- "He never knew what to do in an emergency"
- synonym:
- emergency ,
- exigency ,
- pinch
4. Acil eylem gerektiren ani öngörülemeyen bir kriz (genellikle tehlike içerir)
- "Acil bir durumda ne yapacağını asla bilemedi"
- eşanlamlı:
- acil durum ,
- gereklilik ,
- çimdiklemek
5. A small sharp bite or snip
- synonym:
- nip ,
- pinch
5. Küçük keskin bir ısırık veya keskin bir keskin nişancı
- eşanlamlı:
- yudumlamak ,
- çimdiklemek
6. A squeeze with the fingers
- synonym:
- pinch ,
- tweak
6. Parmaklarla bir sıkma
- eşanlamlı:
- çimdiklemek ,
- tweak
7. The act of apprehending (especially apprehending a criminal)
- "The policeman on the beat got credit for the collar"
- synonym:
- apprehension ,
- arrest ,
- catch ,
- collar ,
- pinch ,
- taking into custody
7. Tutuklama eylemi (özellikle bir suçluyu yakalamak)
- "Atıştaki polis yaka için kredi aldı"
- eşanlamlı:
- korku ,
- tutuklamak ,
- yakalamak ,
- yaka ,
- çimdiklemek ,
- gözaltına alma
verb
1. Squeeze tightly between the fingers
- "He pinched her behind"
- "She squeezed the bottle"
- synonym:
- pinch ,
- squeeze ,
- twinge ,
- tweet ,
- nip ,
- twitch
1. Parmaklar arasında sıkıca sıkın
- "Onu arkasına sıkıştırdı"
- "Şişeyi sıktı" dedi"
- eşanlamlı:
- çimdiklemek ,
- sıkmak ,
- sancımak ,
- çarpmak ,
- yudumlamak ,
- seğirmek
2. Make ridges into by pinching together
- synonym:
- crimp ,
- pinch
2. Birlikte tutturarak içine sırtlar olun
- eşanlamlı:
- kıvrım ,
- çimdiklemek
3. Make off with belongings of others
- synonym:
- pilfer ,
- cabbage ,
- purloin ,
- pinch ,
- abstract ,
- snarf ,
- swipe ,
- hook ,
- sneak ,
- filch ,
- nobble ,
- lift
3. Başkalarının eşyalarıyla kaçınır
- eşanlamlı:
- çalmak ,
- lahana ,
- çimdiklemek ,
- soyut ,
- hırlamak ,
- tokatlamak ,
- kanca ,
- gizlice ,
- sakatlamak ,
- kaldırma
4. Cut the top off
- "Top trees and bushes"
- synonym:
- top ,
- pinch
4. Tepesini kesmek
- "Üst ağaçlar ve çalılar"
- eşanlamlı:
- üst ,
- çimdiklemek
5. Irritate as if by a nip, pinch, or tear
- "Smooth surfaces can vellicate the teeth"
- "The pain is as if sharp points pinch your back"
- synonym:
- pinch ,
- vellicate
5. Bir nip, tutam veya gözyaşı gibi tahriş eder
- "Pürüzsüz yüzeyler dişleri sarabilir"
- "Acı keskin noktalar sırtınızı sıkıyormuş gibi"
- eşanlamlı:
- çimdiklemek ,
- seğirmek