Translation meaning & definition of the word "particularly" into Turkish language

adverb

1. To a distinctly greater extent or degree than is common

• "He was particularly fussy about spelling"

• "A particularly gruesome attack"

• "Under peculiarly tragic circumstances"

• "An especially (or specially) cautious approach to the danger"

synonym:
• particularly
,
• peculiarly
,
• especially
,
• specially

1. Yaygın olandan belirgin bir şekilde daha büyük bir ölçüde veya derecede

• "Yazım konusunda özellikle telaşlıydı"

• "Özellikle korkunç bir saldırı"

• "Tuhaf trajik koşullar altında"

• "Tehlikeye karşı özellikle (veya özel olarak) temkinli bir yaklaşım"

eşanlamlı:
• özellikle
,
• özel olarak

2. Specifically or especially distinguished from others

• "Loves bach, particularly his partitas"

• "Recommended one book in particular"

• "Trace major population movements for the pueblo groups in particular"

synonym:
• particularly
,
• in particular

2. Özellikle veya özellikle diğerlerinden ayırt edilir

• "Bach'ı, özellikle de partitalarını seviyor"

• "Özellikle bir kitap tavsiye"

• "Özellikle pueblo grupları için büyük nüfus hareketlerini izleyin"

eşanlamlı:
• özellikle

3. Uniquely or characteristically

• "These peculiarly cinematic elements"

• "A peculiarly french phenomenon"

• "Everyone has a moment in history which belongs particularly to him"- john knowles

synonym:
• peculiarly
,
• particularly

3. Benzersiz veya karakteristik olarak

• "Bu tuhaf sinematik unsurlar"

• "Faydalı bir fransız fenomeni"

• "Herkesin tarihte özellikle kendisine ait bir anı vardır" - john knowles

eşanlamlı:
• özel olarak
,
• özellikle

Examples of using

Tom doesn't look particularly worried.

Tom özellikle endişeli görünmüyor.

Tom doesn't look particularly pleased.

Tom özellikle memnun görünmüyor.

These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.

Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.

I don't think Tom is particularly handsome.

Tom'un özellikle yakışıklı olduğunu sanmıyorum.

Tom wasn't feeling particularly talkative.

Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.

Tom doesn't particularly like Mary.

Tom özellikle Mary'yi sevmiyor.

Tom doesn't particularly want to go swimming.

Tom özellikle yüzmeye gitmek istemiyor.

I don't particularly like her.

Ben özellikle onu sevmiyorum.

The teacher particularly emphasized that point.

Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.

Mental exercise is particularly important for young children.

Zihin egzersizleri özellikle genç çocuklar için önemlidir.

I love Nara, particularly in the fall.

Nara'yı seviyorum, özellikle Sonbaharda.

I'm not particularly keen on this kind of music.

Bu tür müziğe özellikle düşkün değilim.

I don't particularly want to see the game.

Özellikle oyunu görmek istemiyorum.

As an Englishman, he is particularly sensitive to the differences between English and American usage.

Bir İngiliz olarak, o, İngiliz ve Amerikan kullanımı arasındaki farklara özellikle duyarlı.