Translation meaning & definition of the word "pair" into Turkish language

noun

1. A set of two similar things considered as a unit

synonym:
• pair
,
• brace

1. Birim olarak kabul edilen iki benzer şey kümesi

eşanlamlı:
• çift
,
• bağlamak

2. Two items of the same kind

synonym:
• couple
,
• pair
,
• twosome
,
• twain
,
• brace
,
• span
,
• yoke
,
• couplet
,
• distich
,
• duo
,
• duet
,
• dyad
,
• duad

2. Aynı türden iki eşya

eşanlamlı:
• çift
,
• twain
,
• bağlamak
,
• uzatmak
,
• boyunduruk
,
• ikili

3. Two people considered as a unit

synonym:
• pair

3. İki kişi birim olarak kabul edilir

eşanlamlı:
• çift

4. A poker hand with 2 cards of the same value

synonym:
• pair

4. Aynı değerde 2 kartlı bir poker eli

eşanlamlı:
• çift

verb

1. Form a pair or pairs

• "The two old friends paired off"

synonym:
• pair
,
• pair off
,
• partner off
,
• couple

1. Bir çift veya çift oluşturun

• "İki eski arkadaş eşleşti"

eşanlamlı:
• çift
,
• çiftlere ayrılmak
,
• ortak olmak

2. Bring two objects, ideas, or people together

• "This fact is coupled to the other one"

• "Matchmaker, can you match my daughter with a nice young man?"

• "The student was paired with a partner for collaboration on the project"

synonym:
• match
,
• mate
,
• couple
,
• pair
,
• twin

2. İki nesneyi, fikri veya insanı bir araya getirin

• "Bu gerçek diğerine bağlanıyor"

• "Matchmaker, kızımı hoş bir genç adamla eşleştirebilir misin?"

• "Öğrenci, projede işbirliği için bir ortakla eşleştirildi"

eşanlamlı:
• eşleşme
,
• arkadaş
,
• çift
,
• ikiz

3. Occur in pairs

synonym:
• pair
,
• geminate

3. Çiftler halinde meydana gelmek

eşanlamlı:
• çift
,
• çiftli

4. Arrange in pairs

• "Pair these numbers"

synonym:
• pair
,
• geminate

4. Çiftler halinde düzenlemek

• "Bu sayıları eşleştirin"

eşanlamlı:
• çift
,
• çiftli

5. Engage in sexual intercourse

• "Birds mate in the spring"

synonym:
• copulate
,
• mate
,
• pair
,
• couple

5. Cinsel ilişkiye girmek

• "Kuşlar ilkbaharda çiftleşir"

eşanlamlı:
• çiftleşmek
,
• arkadaş
,
• çift

Examples of using

Tom opened the glove compartment and took out a pair of sunglasses.

Tom torpido gözünü açtı ve bir güneş gözlüğü çıkardı.

Tom bought a new pair of leather gloves.

Tom yeni bir çift deri eldiven aldı.

Tom bought a new pair of boots.

Tom yeni bir çift bot aldı.

Tom took off his shoes and put on a pair of slippers.

Tom ayakkabılarını çıkardı ve terlikleri giydi.

I think I'll buy this pair of shoes.

Sanırım bu ayakkabı çiftini alacağım.

I should've never walked so much in a new pair of shoes.

Yeni bir ayakkabıyla asla fazla yürümemeliydim.

Tom went to buy another pair of shoes.

Tom bir çift daha ayakkabı almak için gitti.

I just bought a new pair of shoes.

Henüz yeni bir çift ayakkabı aldım.

Tom rented a pair of ice skates.

Tom bir çift buz pateni kiraladı.

I think you need to buy a new pair of hiking boots.

Sanırım senin bir çift yeni yürüyüş ayakkabıları alman gerekiyor.

Tom only had one pair of socks and they had holes in them.

Tom'un sadece bir çift çorabı vardı ve onların delikleri vardı.

Tom asked Mary when she was going to buy a new pair of shoes for her youngest daughter.

Tom Mary'ye en genç kızı için ne zaman bir çift yeni ayakkabı alacağını sordu.

Tom bought a really expensive, well-made pair of shoes.

Tom gerçekten pahalı, iyi yapılmış bir çift ayakkabı satın aldı.

Tom bought that pair of shoes at a clearance sale.

Tom o bir çift ayakkabıyı tasfiye satışında aldı.

Tom buys new shoes whenever he can find a pair that fit.

Ne zaman uyan bir çift bulabilirse, Tom yeni ayakkabılar alır.

Tom can't even afford to buy a new pair of shoes.

Tom bir çift yeni ayakkabıyı bile satın almayı göze alamıyor.

Tom has a new pair of sunglasses.

Tom'un yeni bir çift güneş gözlüğü var.

Tom needs a new pair of glasses.

Tom'un yeni bir çift gözlüğe ihtiyacı var.

These are my favorite pair of shoes.

Bunlar benim gözde ayakkabılarım.

That pair of pliers came in handy.

O pense işe yaradı.