Translation of "pair" into Turkish

Çift

IPA : /pɛr/

synonyms:

• couple,
• mate,
• brace,
• geminate,
• twin,
• match,
• duo,
• span,
• dyad,
• yoke
• twain
• duet

Tom opened the glove compartment and took out a pair of sunglasses.

Tom torpido gözünü açtı ve bir çift güneş gözlüğü çıkardı.

Tom bought a new pair of leather gloves.

Tom yeni bir çift deri eldiven aldı.

Tom bought a new pair of boots.

Tom yeni bir çift bot aldı.

Tom took off his shoes and put on a pair of slippers.

Tom ayakkabılarını çıkardı ve bir çift terlik giydi.

I think I'll buy this pair of shoes.

Sanırım bu çift ayakkabıyı alacağım.

I should've never walked so much in a new pair of shoes.

Yeni bir çift ayakkabıyla hiç bu kadar yürümemeliydim.

Tom went to buy another pair of shoes.

Tom bir çift ayakkabı daha almaya gitti.

I just bought a new pair of shoes.

Yeni bir çift ayakkabı aldım.

Tom rented a pair of ice skates.

Tom bir çift buz pateni kiraladı.

I think you need to buy a new pair of hiking boots.

Sanırım yeni bir çift yürüyüş botu alman gerekiyor.

Tom only had one pair of socks and they had holes in them.

Tom'un sadece bir çift çorabı vardı ve onlarda delikler vardı.

Tom asked Mary when she was going to buy a new pair of shoes for her youngest daughter.

Tom Mary'ye en küçük kızı için ne zaman yeni bir çift ayakkabı alacağını sordu.

Tom bought a really expensive, well-made pair of shoes.

Tom gerçekten pahalı, iyi yapılmış bir çift ayakkabı aldı.

Tom bought that pair of shoes at a clearance sale.

Tom o çift ayakkabıyı indirimli satıştan aldı.

Tom buys new shoes whenever he can find a pair that fit.

Tom ne zaman uygun bir çift bulabilirse yeni ayakkabılar satın alır.

Tom can't even afford to buy a new pair of shoes.

Tom'un yeni bir çift ayakkabı almaya bile gücü yetmez.

Tom has a new pair of sunglasses.

Tom'un yeni bir güneş gözlüğü var.

Tom needs a new pair of glasses.

Tom'un yeni bir çift gözlüğe ihtiyacı var.

These are my favorite pair of shoes.

Bunlar en sevdiğim çift ayakkabı.

That pair of pliers came in handy.

O pense işe yaradı.