Translation meaning & definition of the word "painting" into Turkish language

noun

1. Graphic art consisting of an artistic composition made by applying paints to a surface

• "A small painting by picasso"

• "He bought the painting as an investment"

• "His pictures hang in the louvre"

synonym:
• painting
,
• picture

1. Bir yüzeye boyalar uygulanarak yapılan sanatsal bir kompozisyondan oluşan grafik sanatı

• "Picasso'nun küçük bir tablosu"

• "Resmi yatırım olarak satın aldı"

• "Resimleri louvre'da asılı"

eşanlamlı:
• boyama
,
• resim

2. Creating a picture with paints

• "He studied painting and sculpture for many years"

synonym:
• painting

2. Boyalarla bir resim oluşturma

• "Uzun yıllar resim ve heykel eğitimi aldı"

eşanlamlı:
• boyama

3. The act of applying paint to a surface

• "You can finish the job of painting faster with a roller than with a brush"

synonym:
• painting

3. Bir yüzeye boya uygulama eylemi

• "Bir rulo ile boyama işini bir fırça ile olduğundan daha hızlı bitirebilirsiniz"

eşanlamlı:
• boyama

4. The occupation of a house painter

• "House painting was the only craft he knew"

synonym:
• painting
,
• house painting

4. Bir ev ressamının işgali

• "Ev resmi bildiği tek zanaattı"

eşanlamlı:
• boyama
,
• ev boyama

Examples of using

It is the painting he painted.

O, onun yaptığı resim.

Tom had a great interest in painting.

Tom'un resme büyük bir ilgisi vardı.

I like your painting.

Resmini seviyorum.

I guess Tom didn't get around to painting the barn last summer.

Sanırım Tom geçen yaz ahırı boyamaya zaman ayırmadı.

Tom is painting.

Tom resim yapıyor.

Tom didn't want Mary to see his painting until it was done.

Tom bitene kadar Mary'nin tablosunu görmesini istemiyordu.

I'd like to determine the value of this painting.

Bu tablonun değerini belirlemek isterim.

This is my painting.

Bu benim resmim.

I also like painting.

Ben aynı zamanda resim yapmayı da severim.

I like painting, too.

Resim yapmayı da seviyorum.

She likes painting pictures.

O, resim yapmayı sever.

I'm painting an Easter egg.

Bir Paskalya yumurtası boyuyorum.

Tom asked Mary when she had sold her first painting.

Tom Mary'ye ilk tablosunu ne zaman sattığını sordu.

Tom completed his painting.

Tom tablosunu tamamladı.

Tom was the one who gave me the painting that's hanging above my fireplace.

Şöminemin üstünde asılı duran tabloyu bana veren kişi Tom'du.

He had a talent for painting.

Onun resim yapmaya yeteneği var.

Tom figured it would take him a full day to finish painting the garage.

Tom garajı boyamayı bitirmenin onun bir gününü alacağını düşündü.

I wonder if we'll have enough money to buy Tom the painting he wanted.

İstediği tabloyu Tom'a almak için yeterli paramız olup olmayacağını merak ediyorum.

Tom added a few finishing touches to the painting.

Tom tabloya birkaç son rötuşları ekledi.