Translation meaning & definition of the word "out" into Turkish language
Türk diline "dışarı" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Out
[Dışarı]noun
1. (baseball) a failure by a batter or runner to reach a base safely in baseball
- "You only get 3 outs per inning"
- synonym:
- out
1. (beyzbol) beyzbolda güvenli bir şekilde bir üsse ulaşmak için bir meyilli veya koşucu tarafından bir başarısızlık
- "Inning başına sadece 3 çıkış alıyorsun"
- eşanlamlı:
- dışarı
verb
1. To state openly and publicly one's homosexuality
- "This actor outed last year"
- synonym:
- come out of the closet ,
- out ,
- come out
1. Kişinin eşcinselliğini açıkça ve alenen belirtmek
- "Bu oyuncu geçen yıl çıktı"
- eşanlamlı:
- dolaptan dışarı çık ,
- dışarı ,
- çıkmak
2. Reveal (something) about somebody's identity or lifestyle
- "The gay actor was outed last week"
- "Someone outed a cia agent"
- synonym:
- out
2. Birinin kimliği veya yaşam tarzı hakkında (bir şey) ortaya çıkarmak
- "Eşcinsel aktör geçen hafta dışarı çıktı"
- "Birisi bir cia ajanını öldürdü"
- eşanlamlı:
- dışarı
3. Be made known
- Be disclosed or revealed
- "The truth will out"
- synonym:
- out ,
- come out
3. Bilinmek
- Ifşa edilmek veya ifşa edilmek
- "Gerçek ortaya çıkacak"
- eşanlamlı:
- dışarı ,
- çıkmak
adjective
1. Not allowed to continue to bat or run
- "He was tagged out at second on a close play"
- "He fanned out"
- synonym:
- out(p)
1. Yarasa veya koşmaya devam etmesine izin verilmez
- "Yakın bir oyunda ikinci sırada etiketlendi"
- "O kaçtı"
- eşanlamlı:
- çıkış(p)
2. Being out or having grown cold
- "Threw his extinct cigarette into the stream"
- "The fire is out"
- synonym:
- extinct ,
- out(p)
2. Dışarıda olmak ya da soğuk olmak
- "Soyu tükenmiş sigarasını dereye attı"
- "Ateş söndü" dedi"
- eşanlamlı:
- sönmüş ,
- çıkış(p)
3. Not worth considering as a possibility
- "A picnic is out because of the weather"
- synonym:
- out(p)
3. Olasılık olarak görülmeye değmez
- "Hava yüzünden piknik yapıldı"
- eşanlamlı:
- çıkış(p)
4. Out of power
- Especially having been unsuccessful in an election
- "Now the democrats are out"
- synonym:
- out(a)
4. Güçten çıkmış
- Özellikle de seçimlerde başarısız olmuş
- "Şimdi demokratlar çıktı"
- eşanlamlı:
- dış(a)
5. Excluded from use or mention
- "Forbidden fruit"
- "In our house dancing and playing cards were out"
- "A taboo subject"
- synonym:
- forbidden ,
- out(p) ,
- prohibited ,
- proscribed ,
- taboo ,
- tabu ,
- verboten
5. Kullanım veya söz hariç
- "Yasak meyve"
- "Evimizde dans ve iskambil kartları vardı"
- "Bir tabu konu"
- eşanlamlı:
- yasak ,
- çıkış(p) ,
- yasaklanmış ,
- tabu
6. Directed outward or serving to direct something outward
- "The out doorway"
- "The out basket"
- synonym:
- out(a)
6. Dışa doğru yönlendirilir veya bir şeyi dışarıya doğru yönlendirmeye hizmet eder
- "Dış kapı"
- "Dış sepet" derken"
- eşanlamlı:
- dış(a)
7. No longer fashionable
- "That style is out these days"
- synonym:
- out
7. Artık moda değil
- "Bu tarz bugünlerde çıktı"
- eşanlamlı:
- dışarı
8. Outside or external
- "The out surface of a ship's hull"
- synonym:
- out(a)
8. Dış veya dış
- "Bir geminin gövdesinin dış yüzeyi"
- eşanlamlı:
- dış(a)
9. Outer or outlying
- "The out islands"
- synonym:
- out
9. Dış veya dış
- "Dış adalar" demek"
- eşanlamlı:
- dışarı
10. Knocked unconscious by a heavy blow
- synonym:
- knocked out(p) ,
- kayoed ,
- KO'd ,
- out(p) ,
- stunned
10. Ağır bir darbe ile bilinçsiz çaldı
- eşanlamlı:
- nakavt olmuş(p) ,
- kayoed ,
- KO'd ,
- çıkış(p) ,
- afallanmış
adverb
1. Away from home
- "They went out last night"
- synonym:
- out
1. Evden uzakta
- "Dün gece dışarı çıktılar"
- eşanlamlı:
- dışarı
2. Moving or appearing to move away from a place, especially one that is enclosed or hidden
- "The cat came out from under the bed"
- synonym:
- out
2. Bir yerden, özellikle kapalı veya gizli olan bir yerden uzaklaşmak veya uzaklaşmak gibi görünmek
- "Kedi yatağın altından çıktı"
- eşanlamlı:
- dışarı
3. From one's possession
- "He gave out money to the poor"
- "Gave away the tickets"
- synonym:
- away ,
- out
3. Birinin sahipliğinden
- "Fakirlere para verdi"
- "Biletleri verdi"
- eşanlamlı:
- uzakta ,
- dışarı