Translation meaning & definition of the word "orbit" into Turkish language
Türk diline "yörünge" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Orbit
[Yörünge]/ɔrbət/
noun
1. The (usually elliptical) path described by one celestial body in its revolution about another
- "He plotted the orbit of the moon"
- synonym:
- orbit ,
- celestial orbit
1. Bir gök cisminin kendi devriminde bir diğeri hakkında tanımladığı (genellikle eliptik) yol
- "Ay'ın yörüngesini çizdi"
- eşanlamlı:
- yörünge ,
- gök yörüngesi
2. A particular environment or walk of life
- "His social sphere is limited"
- "It was a closed area of employment"
- "He's out of my orbit"
- synonym:
- sphere ,
- domain ,
- area ,
- orbit ,
- field ,
- arena
2. Belirli bir çevre veya yaşam yürüyüşü
- "Sosyal alanı sınırlıdır"
- "Kapalı bir çalışma alanıydı"
- "Yörüngemden çıktı"
- eşanlamlı:
- küre ,
- domain ,
- bölge ,
- yörünge ,
- alan ,
- arena
3. An area in which something acts or operates or has power or control: "the range of a supersonic jet"
- "A piano has a greater range than the human voice"
- "The ambit of municipal legislation"
- "Within the compass of this article"
- "Within the scope of an investigation"
- "Outside the reach of the law"
- "In the political orbit of a world power"
- synonym:
- scope ,
- range ,
- reach ,
- orbit ,
- compass ,
- ambit
3. Bir şeyin hareket ettiği veya çalıştığı veya gücü veya kontrolü olan bir alan: "bir süpersonik jet aralığı"
- "Bir piyanonun insan sesinden daha geniş bir aralığı vardır"
- "Belediye mevzuatının muhit"
- "Bu makalenin pusulasıyla"
- "Bir soruşturma kapsamında"
- "Yasanın ulaşamayacağı yerde"
- "Bir dünya gücünün politik yörüngesinde"
- eşanlamlı:
- kapsam ,
- menzil ,
- ulaşmak ,
- yörünge ,
- pusula ,
- muhit
4. The path of an electron around the nucleus of an atom
- synonym:
- orbit ,
- electron orbit
4. Bir atomun çekirdeği etrafındaki bir elektronun yolu
- eşanlamlı:
- yörünge ,
- elektron yörüngesi
5. The bony cavity in the skull containing the eyeball
- synonym:
- eye socket ,
- orbit ,
- cranial orbit ,
- orbital cavity
5. Göz küresini içeren kafatasındaki kemik boşluğu
- eşanlamlı:
- göz çukuru ,
- yörünge ,
- kranial yörünge ,
- yörünge boşluğu
verb
1. Move in an orbit
- "The moon orbits around the earth"
- "The planets are orbiting the sun"
- "Electrons orbit the nucleus"
- synonym:
- orb ,
- orbit ,
- revolve
1. Yörüngede hareket etmek
- "Ay dünyanın etrafında dönüyor"
- "Gezegenler güneşin etrafında dönüyorlar"
- "Elektronlar çekirdeğin yörüngesinde"
- eşanlamlı:
- küre ,
- yörünge ,
- döndürmek
Examples of using
He did not go into Earth orbit.
O, dünya yörüngesine gitmedi.
Thousands of satellites orbit around the earth.
Binlerce uydu dünyanın etrafında yörüngede döner.
Many satellites orbit the earth.
Birçok uydular dünyanın yörüngesinde döner.