Translation meaning & definition of the word "old" into Turkish language
Türk diline "eski" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Old
[Eski]noun
1. Past times (especially in the phrase `in days of old')
- synonym:
- old
1. Geçmiş zamanlar (özellikle `in days of old' ifadesinde)
- eşanlamlı:
- eski
adjective
1. (used especially of persons) having lived for a relatively long time or attained a specific age
- "His mother is very old"
- "A ripe old age"
- "How old are you?"
- synonym:
- old
1. (özellikle kişilerin kullanılan) nispeten uzun bir süre yaşamış veya belirli bir yaş elde etmiş
- "Annesi çok yaşlı"
- "Olgun bir yaşlılık"
- "Kaç yaşındasın?"
- eşanlamlı:
- eski
2. Of long duration
- Not new
- "Old tradition"
- "Old house"
- "Old wine"
- "Old country"
- "Old friendships"
- "Old money"
- synonym:
- old
2. Uzun süreli
- Yeni değil
- "Eski gelenek"
- "Eski ev"
- "Eski şarap"
- "Eski ülke"
- "Eski arkadaşlıklar"
- "Eski para"
- eşanlamlı:
- eski
3. (used for emphasis) very familiar
- "Good old boy"
- "Same old story"
- synonym:
- old(a)
3. (vurgu için kullanılır) çok tanıdık
- "İyi yaşlı çocuk"
- "Aynı eski hikaye"
- eşanlamlı:
- eski(a)
4. Skilled through long experience
- "An old offender"
- "The older soldiers"
- synonym:
- old ,
- older
4. Uzun deneyim ile yetenekli
- "Eski bir suçlu"
- "Yaşlı askerler"
- eşanlamlı:
- eski ,
- yaşlı
5. Belonging to some prior time
- "Erstwhile friend"
- "Our former glory"
- "The once capital of the state"
- "Her quondam lover"
- synonym:
- erstwhile(a) ,
- former(a) ,
- old ,
- onetime(a) ,
- one-time(a) ,
- quondam(a) ,
- sometime(a)
5. Önceki bir zamana ait
- "Başka bir arkadaş"
- "Eski ihtişamımız"
- "Bir zamanların devlet başkenti"
- "Onun quondam sevgilisi"
- eşanlamlı:
- önceki(a) ,
- eski(a) ,
- eski ,
- onetime(a) ,
- bir defalık(a) ,
- beşparmak(a) ,
- bazen(a)
6. (used informally especially for emphasis)
- "A real honest-to-god live cowboy"
- "Had us a high old time"
- "Went upriver to look at a sure-enough fish wheel"
- synonym:
- honest-to-god ,
- honest-to-goodness ,
- old(a) ,
- sure-enough(a)
6. (özellikle vurgu için gayri resmi olarak kullanılır)
- "Gerçek bir dürüstten tanrıya canlı kovboy"
- "Bize çok eski zaman vardı"
- "Yeterli bir balık tekerleğine bakmak için yukarı çıktı"
- eşanlamlı:
- dürüstten tanrıya ,
- sade ve basit ,
- eski(a) ,
- sure-yeterli(a)
7. Of a very early stage in development
- "Old english is also called anglo saxon"
- "Old high german is high german from the middle of the 9th to the end of the 11th century"
- synonym:
- Old
7. Gelişimde çok erken bir aşama
- "Eski i̇ngilizce'ye anglo saxon da denir"
- "Eski yüksek almanca, 9. yüzyılın ortasından 11. yüzyılın sonuna kadar yüksek almancadır"
- eşanlamlı:
- Eski
8. Just preceding something else in time or order
- "The previous owner"
- "My old house was larger"
- synonym:
- previous(a) ,
- old
8. Sadece zaman veya sırayla başka bir şeyden önce
- "Önceki sahibi"
- "Eski evim daha büyüktü"
- eşanlamlı:
- önceki(a) ,
- eski