Translation meaning & definition of the word "often" into Turkish language

adverb

1. Many times at short intervals

• "We often met over a cup of coffee"

synonym:
• frequently
,
• often
,
• oftentimes
,
• oft
,
• ofttimes

1. Birçok kez kısa aralıklarla

• "Sık sık bir fincan kahve içerken karşılaştık"

eşanlamlı:
• sık sık
,
• çoğu zaman
,
• sıkça

2. Frequently or in great quantities

• "I don't drink much"

• "I don't travel much"

synonym:
• much
,
• a great deal
,
• often

2. Sık sık veya büyük miktarlarda

• "Çok fazla içmem"

• "Çok seyahat etmiyorum"

eşanlamlı:
• çok
,
• bir hayli
,
• sık sık

3. In many cases or instances

synonym:
• often

3. Birçok durumda veya durumda

eşanlamlı:
• sık sık

Examples of using

Tom often wears sunglasses.

Tom genellikle güneş gözlüğü takar.

Tom often wears jeans and a leather jacket.

Tom genellikle kot pantolon ve deri ceket giyer.

Tom often tells jokes.

Tom sık sık fıkra anlatır.

Tom often talks to himself when he's alone.

Tom yalnız olduğunda sık sık kendi kendine konuşur.

Tom often stays up late at night.

Tom genellikle gece geç saatlere kadar kalır.

Tom often starts his day with a swim.

Tom sık sık gününe bir yüzmeyle başlar.

Tom often skips school.

Tom sık sık okula gitmez.

Tom often skips classes.

Tom sık sık derslere gitmez.

Tom often sings in the shower.

Tom sık sık duşta şarkı söyler.

Tom often quarrels with Mary.

Tom sık sık Mary ile tartışır.

Tom often quarrels with his wife.

Tom sık sık karısı ile tartışır.

Tom often leaves the lights on all night.

Tom sık sık bütün gece ışıkları bırakır.

Tom often invites himself for dinner.

Tom sık sık akşam yemeği için kendini davet eder.

Tom often cries when he's drunk.

Tom sarhoş olduğunda sık sık ağlar.

Tom often borrows money from me.

Tom sık sık benden ödünç para alır.

Tom often blames others for his own failures.

Tom kendi hataları için genellikle başkalarını suçlar.

Tom doesn't play baseball very often.

Tom çok sık beyzbol oynamaz.

Tom doesn't only teach the guitar, he often gives concerts.

Tom sadece gitar öğretmez, o sık sık konserler verir.

Tom doesn't often listen to music.

Tom sık sık müzik dinlemez.

Tom and Mary need to help each other more often.

Tom ve Mary birbirlerine daha sık yardım etmeliler.