Translation meaning & definition of the word "officer" into Turkish language

noun

1. Any person in the armed services who holds a position of authority or command

• "An officer is responsible for the lives of his men"

synonym:
• military officer
,
• officer

1. Silahlı hizmetlerde otorite veya komuta pozisyonuna sahip herhangi bir kişi

• "Bir subay adamlarının hayatından sorumludur"

eşanlamlı:
• subay
,
• memur

2. Someone who is appointed or elected to an office and who holds a position of trust

• "He is an officer of the court"

• "The club elected its officers for the coming year"

synonym:
• officeholder
,
• officer

2. Bir ofise atanan veya seçilen ve güven pozisyonunda olan biri

• "Mahkemenin bir memurudur"

• "Kulüp gelecek yıl için memurlarını seçti"

eşanlamlı:
• memur

3. A member of a police force

• "It was an accident, officer"

synonym:
• policeman
,
• police officer
,
• officer

3. Bir polis gücünün üyesi

• "Bir kazaydı memur bey"

eşanlamlı:
• polis memuru
,
• memur

4. A person authorized to serve in a position of authority on a vessel

• "He is the officer in charge of the ship's engines"

synonym:
• officer
,
• ship's officer

4. Bir gemide yetkili konumda hizmet vermeye yetkili kişi

• "Geminin motorlarından sorumlu subaydır"

eşanlamlı:
• memur
,
• gemi subayı

verb

1. Direct or command as an officer

synonym:
• officer

1. Doğrudan veya bir subay olarak komuta

eşanlamlı:
• memur

Examples of using

Tom is a security officer.

Tom bir güvenlik görevlisidir.

Tom became a police officer.

Tom bir polis memuru oldu.

You're not my commanding officer anymore.

Artık birlik komutanım değilsin.

The police officer asked me what my name was.

Polis memuru adımın ne olduğunu sordu.

Tom was my commanding officer.

Tom benim komuta subayımdı.

Tom took out his driver's license and handed it to the police officer.

Tom ehliyetini çıkardı ve polis memuruna uzattı.

Tom pulled out his wallet and showed his license to the police officer.

Tom cüzdanını çıkardı ve ehliyetini polis memuruna gösterdi.

She fell in love with a young officer.

Genç bir memura aşık oldu.

She fell in love with a young officer.

Genç bir subaya aşık oldu.

Tom became an officer.

Tom bir subay oldu.

I'm a police officer.

Ben bir polis memuruyum.

The police officer blew his whistle.

Polis memuru düdüğünü çaldı.

She became a police officer.

O, bir polis memuru oldu.

The police officer wore a bulletproof vest.

Polis memuru bir kurşun geçirmez yelek giydi.

A general is a high-ranking military officer.

Bir general yüksek rütbeli bir subaydır.

He became a police officer.

O bir polis memuru oldu.

The police officer arrested the burglar.

Polis memuru hırsızı tutukladı.

He is an army officer.

O, bir subaydır.

The commanding officer led his army into enemy territory.

Birlik komutanı ordusunu düşman topraklarına götürdü.

A police officer is talking to her.

Bir polis memuru onunla konuşuyor.