Translation meaning & definition of the word "object" into Turkish language

noun

1. A tangible and visible entity

• An entity that can cast a shadow

• "It was full of rackets, balls and other objects"

synonym:
• object
,
• physical object

1. Somut ve görünür bir varlık

• Gölge düşürebilen bir varlık

• "Raket, top ve diğer nesnelerle doluydu"

eşanlamlı:
• şey
,
• fiziksel nesne

2. The goal intended to be attained (and which is believed to be attainable)

• "The sole object of her trip was to see her children"

synonym:
• aim
,
• object
,
• objective
,
• target

2. Ulaşılması amaçlanan (ve ulaşılabilir olduğuna inanılan) hedef

• "Yolculuğunun tek amacı çocuklarını görmekti"

eşanlamlı:
• hedef
,
• şey
,
• objektif

3. (grammar) a constituent that is acted upon

• "The object of the verb"

synonym:
• object

3. (dilbilgisi) üzerine hareket edilen bir kurucu

• "Fiilin nesnesi"

eşanlamlı:
• şey

4. The focus of cognitions or feelings

• "Objects of thought"

• "The object of my affection"

synonym:
• object

4. Bilişlerin veya duyguların odağı

• "Düşünce nesneleri"

• "Aşkımın nesnesi"

eşanlamlı:
• şey

5. (computing) a discrete item that provides a description of virtually anything known to a computer

• "In object-oriented programming, objects include data and define its status, its methods of operation and how it interacts with other objects"

synonym:
• object

5. (bilgisayar) bir bilgisayar tarafından bilinen hemen hemen her şeyin bir açıklamasını sağlayan ayrı bir öğe

• "Nesne yönelimli programlamada, nesneler verileri içerir ve durumunu, çalışma yöntemlerini ve diğer nesnelerle nasıl etkileşime girdiğini tanımlar"

eşanlamlı:
• şey

verb

1. Express or raise an objection or protest or criticism or express dissent

• "She never objected to the amount of work her boss charged her with"

• "When asked to drive the truck, she objected that she did not have a driver's license"

synonym:
• object

1. Bir itiraz, protesto veya eleştiri ifade etmek veya yükseltmek veya muhalefet ifade etmek

• "Patronunun suçladığı iş miktarına asla itiraz etmedi"

• "Kamyona binmek istendiğinde, ehliyetinin olmadığına itiraz etti"

eşanlamlı:
• şey

2. Be averse to or express disapproval of

• "My wife objects to modern furniture"

synonym:
• object

2. Onaylamamaktan kaçınma veya ifade etme

• "Karım modern mobilyalara itiraz ediyor"

eşanlamlı:
• şey

Examples of using

I must object to this plan.

Bu plana itiraz etmeliyim.

Tom didn't object.

Tom itiraz etmedi.

I must object.

İtiraz etmeliyim.

Do you object?

İtiraz ediyor musun?

Did Tom object?

Tom itiraz etti mi?

Some object to Tom's opinion.

Bazıları Tom'un fikrine itiraz ediyor.

What happens when an unstoppable force hits an unmovable object?

Durdurulamayan bir güç sabit bir cismi vurursa ne olur?

What is this object used for?

Bu nesne ne için kullanılır?

I think he will object to our plan.

Sanırım planımıza itiraz edecek.

He will object to your going abroad.

Yurt dışına gitmene itiraz edecektir.

Some object to his opinion.

Bazıları onun fikrine itiraz ediyor.

I object to her going there alone.

Onun oraya yalnız gitmesine itiraz ediyorum.

I object to his making private calls on this phone.

Ben bu telefondan özel arama yapılmasına karşıyım.

I object to my son studying abroad.

Oğlumun yurtdışında eğitim görmesine karşı geliyorum.

I don't object to your plan.

Planınıza itiraz etmiyorum.

I found a strange object lying on the road.

Yolda duran garip bir cisim buldum.

I found a strange object lying on the road.

Yolda duran tuhaf bir nesne buldum.

I object to being treated like a child.

Bana bir çocuk gibi davranılmasına itirazım var.

I have a foreign object in my left ear.

Benim sol kulağımda yabancı bir cisim var.