Examples of using
Tom always stays in bed until noon on Sundays.
Tom her zaman pazar günleri öğleye kadar yatakta kalır.
Tom almost never drinks beer before noon.
Tom neredeyse öğleden önce asla bira içmez.
Tom should be arriving at noon.
Tom öğleyin geliyor olmalı.
I let Tom sleep until noon.
Tom'un öğleye kadar uyumasına izin verdim.
I knew I had to finish the report before noon.
Raporu öğleden önce bitirmem gerektiğini biliyordum.
I think I need to finish that work before noon.
Sanırım o işi öğleden önce bitirmeliyim.
The work has to be finished before noon.
İş öğleden önce bitirilmeli.
Tom woke up a little before noon.
Tom öğleden biraz önce uyandı.
Tom's been playing computer games since noon.
Tom öğleden bu yana bilgisayar oyunları oynuyor.
It was almost noon by the time Tom woke up.
Tom uyandığında neredeyse öğle olmuştu.
Tom came a little after noon.
Tom öğleden az sonra geldi.
Tom got here before noon.
Tom öğleden önce buraya vardı.
Tom has to do a lot of things before noon.
Tom öğleden önce birçok şey yapmak zorunda.
Honestly, what time do you plan to sleep until? It's already noon!
Dürüstçe, saat kaça kadar yatmayı planlıyorsun? Zaten öğle oldu.
I eat lunch every day at noon.
Ben her gün öğleyin öğle yemeği yerim.
Lunch is at noon.
Öğle yemeği öğleyin.
The voting began again at noon.
Oylama öğle saatlerinde tekrar başladı.
We've eaten pizza and chicken at noon.
Biz, öğleyin pizza ve tavuk yedik.
The handyman was supposed to arrive at twelve noon, but got stuck in a traffic jam for a few hours.
İşçinin öğle on ikide gelmesi bekleniyordu fakat birkaç saattir bir trafik sıkışıklığında sıkıştı.
He'll come at noon.
O, öğlen gelecek.