Translation meaning & definition of the word "natural" into Turkish language
Türk diline "doğal" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Natural
[Doğal]noun
1. Someone regarded as certain to succeed
- "He's a natural for the job"
- synonym:
- natural
1. Başarılı olduğu kesin olarak kabul edilen biri
- "İş için doğal bir şey"
- eşanlamlı:
- doğal
2. A notation cancelling a previous sharp or flat
- synonym:
- natural ,
- cancel
2. Bir önceki keskin veya düz bir iptal notasyonu
- eşanlamlı:
- doğal ,
- iptal
3. (craps) a first roll of 7 or 11 that immediately wins the stake
- synonym:
- natural
3. (craps) hemen hisseyi kazanan 7 veya 11 ilk rulo
- eşanlamlı:
- doğal
adjective
1. In accordance with nature
- Relating to or concerning nature
- "A very natural development"
- "Our natural environment"
- "Natural science"
- "Natural resources"
- "Natural cliffs"
- "Natural phenomena"
- synonym:
- natural
1. Doğaya uygun olarak
- Doğa ile ilgili veya ilgili
- "Çok doğal bir gelişme"
- "Doğal çevremiz"
- "Doğa bilimi"
- "Doğal kaynaklar"
- "Doğal uçurumlar"
- "Doğal fenomen"
- eşanlamlı:
- doğal
2. Existing in or produced by nature
- Not artificial or imitation
- "A natural pearl"
- "Natural gas"
- "Natural silk"
- "Natural blonde hair"
- "A natural sweetener"
- "Natural fertilizers"
- synonym:
- natural
2. Doğada var olan veya üretilen
- Yapay ya da taklit değil
- "Doğal bir inci"
- "Doğal gaz"
- "Doğal ipek"
- "Doğal sarı saç"
- "Doğal bir tatlandırıcı"
- "Doğal gübreler"
- eşanlamlı:
- doğal
3. Existing in or in conformity with nature or the observable world
- Neither supernatural nor magical
- "A perfectly natural explanation"
- synonym:
- natural
3. Doğada veya gözlemlenebilir dünyada var olan veya onunla uyumlu olan
- Ne doğaüstü ne de büyülü
- "Mükemmel bir doğal açıklama"
- eşanlamlı:
- doğal
4. Functioning or occurring in a normal way
- Lacking abnormalities or deficiencies
- "It's the natural thing to happen"
- "Natural immunity"
- "A grandparent's natural affection for a grandchild"
- synonym:
- natural
4. Normal bir şekilde çalışmak veya meydana gelmek
- Anormallik veya eksiklik eksikliği
- "Olması gereken doğal bir şey"
- "Doğal bağışıklık"
- "Bir büyükanne ve büyükbabanın bir torun için doğal sevgisi"
- eşanlamlı:
- doğal
5. (of a musical note) being neither raised nor lowered by one chromatic semitone
- "A natural scale"
- "B natural"
- synonym:
- natural
5. (müziksel bir notanın) bir kromatik yarı ton tarafından yükseltilmez veya indirilmez
- "Doğal bir ölçek"
- "B doğal"
- eşanlamlı:
- doğal
6. Unthinking
- Prompted by (or as if by) instinct
- "A cat's natural aversion to water"
- "Offering to help was as instinctive as breathing"
- synonym:
- natural ,
- instinctive
6. Düşüncesiz
- İçgüdü (ya da sanki) tarafından istenir
- "Bir kedinin suya karşı doğal isteksizliği"
- "Yardım etmek nefes almak kadar içgüdüseldi"
- eşanlamlı:
- doğal ,
- içgüdüsel
7. (used especially of commodities) being unprocessed or manufactured using only simple or minimal processes
- "Natural yogurt"
- "Natural produce"
- "Raw wool"
- "Raw sugar"
- "Bales of rude cotton"
- synonym:
- natural ,
- raw(a) ,
- rude(a)
7. (özellikle emtialar kullanılarak) sadece basit veya minimal prosesler kullanılarak işlenmemiş veya imal edilmiştir
- "Doğal yoğurt"
- "Doğal ürünler"
- "Ham yün"
- "Çiğ şeker"
- "Kaba pamuk balyaları"
- eşanlamlı:
- doğal ,
- ham(a) ,
- rude(a)
8. Related by blood
- Not adopted
- synonym:
- natural
8. Kan ile ilgili
- Benimsenmemiş
- eşanlamlı:
- doğal
9. Being talented through inherited qualities
- "A natural leader"
- "A born musician"
- "An innate talent"
- synonym:
- natural ,
- born(p) ,
- innate(p)
9. Kalıtsal niteliklerle yetenekli olmak
- "Doğal bir lider"
- "Doğuştan müzisyen"
- "Doğuştan gelen bir yetenek"
- eşanlamlı:
- doğal ,
- doğuş(p) ,
- doğuştan(p)
10. Free from artificiality
- "A lifelike pose"
- "A natural reaction"
- synonym:
- lifelike ,
- natural
10. Yapaylıktan arınmış
- "Canlı bir poz"
- "Doğal bir reaksiyon"
- eşanlamlı:
- canlı ,
- doğal