Translation meaning & definition of the word "music" into Turkish language

noun

1. An artistic form of auditory communication incorporating instrumental or vocal tones in a structured and continuous manner

synonym:
• music

1. Enstrümantal veya vokal tonları yapılandırılmış ve sürekli bir şekilde içeren sanatsal bir işitsel iletişim biçimi

eşanlamlı:
• müzik

2. Any agreeable (pleasing and harmonious) sounds

• "He fell asleep to the music of the wind chimes"

synonym:
• music
,
• euphony

2. Hoş (hoş ve uyumlu) sesler

• "Rüzgâr çanları müziğine uyuyakaldı"

eşanlamlı:
• müzik
,
• ahenk

3. Musical activity (singing or whistling etc.)

• "His music was his central interest"

synonym:
• music

3. Müzikal aktivite (şarkı söyleme veya ıslık vb.)

• "Müziği onun merkezi ilgisiydi"

eşanlamlı:
• müzik

4. (music) the sounds produced by singers or musical instruments (or reproductions of such sounds)

synonym:
• music

4. (müzik) şarkıcılar veya müzik aletleri (veya bu tür seslerin reprodüksiyonları) tarafından üretilen sesler

eşanlamlı:
• müzik

5. Punishment for one's actions

• "You have to face the music"

• "Take your medicine"

synonym:
• music
,
• medicine

5. Kişinin eylemleri için ceza

• "Müzikle yüzleşmek zorundasın"

• "İlacını al"

eşanlamlı:
• müzik
,
• ilaç

Examples of using

Tom loves music more than anything else in the world.

Tom müziği dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.

Tom doesn't often listen to music.

Tom sık sık müzik dinlemez.

What kind of music do you play?

Ne tür müzik çalarsın?

What kind of music do you like?

Ne tür müzik seversin?

Do you like the same kind of music as your parents do?

Ebeveynlerinin sevdiği gibi aynı tür müziği seviyor musun?

What kind of music do you think Tom likes?

Tom'un ne tür müzikten hoşlandığını düşünüyorsun?

Tom usually listens to classical music.

Tom genellikle klasik müzik dinler.

They love studying music.

Müzik çalışmayı severler.

Listen to the music.

Müziği dinle.

Tom turned off the music.

Tom müziği kapattı.

I used to like folk music.

Halk müziğinden hoşlanırdım.

My mother loves music.

Annem müziği sever.

I study music at a university in Boston.

Boston'da bir üniversitede müzik eğitimi görüyorum.

He went to Austria to study music.

O, müzik okumak için Avusturya'ya gitti.

I remember this music.

Bu müziği hatırlıyorum.

I make a living playing music.

Çalgı çalarak geçimimi sağlıyorum.

I know very little about classical music.

Klasik müzik hakkında çok az şey biliyorum.

I've been looking forward to playing music with you.

Seninle müzik icra etmeyi dört gözle bekliyorum.

I hate this music.

Bu müzikten nefret ediyorum.