Translation meaning & definition of the word "money" into Turkish language

noun

1. The most common medium of exchange

• Functions as legal tender

• "We tried to collect the money he owed us"

synonym:
• money

1. En yaygın değişim aracı

• Yasal ihale olarak işlev görür

• "Bize borçlu olduğu parayı toplamaya çalıştık"

eşanlamlı:
• para

2. Wealth reckoned in terms of money

• "All his money is in real estate"

synonym:
• money

2. Servet para açısından hesaplanmıştır

• "Tüm parası gayrimenkulde"

eşanlamlı:
• para

3. The official currency issued by a government or national bank

• "He changed his money into francs"

synonym:
• money

3. Bir hükümet veya ulusal banka tarafından verilen resmi para birimi

• "Parasını franka çevirdi"

eşanlamlı:
• para

Examples of using

Tom often borrows money from me.

Tom sık sık benden ödünç para alır.

Tom may do whatever he likes with the money I gave him.

Tom ona verdiğim parayla istediği her şeyi yapabilir.

Tom has contributed a lot of money to the charity.

Tom yardım derneğine bir sürü para verdi.

Tom finally mustered up the courage to ask Mary to lend him the money he needed.

Tom sonunda Mary'nin onun ihtiyacı olan parayı ona ödünç vermesini isteme cesaretini topladı.

Tom doesn't have much money.

Tom'un çok parası yok.

Tom doesn't have enough money to pay all his bills.

Tom bütün faturalarını ödemek için yeterli paraya sahip değil.

Tom doesn't have enough money to buy the computer he wants.

Tom istediği bilgisayarı satın alması için yeterli paraya sahip değil.

Tom doesn't have enough money to buy a motorized wheelchair.

Tom motorlu tekerlekli bir sandalye satın almak için yeterli paraya sahip değil.

Tom doesn't have as much money as Mary does.

Tom Mary'nin sahip olduğu kadar çok paraya sahip değil.

Tom doesn't earn enough money to support a family.

Tom bir aileye bakmak için yeterli para kazanmıyor.

Tom didn't realize where the money had come from.

Tom paranın nereden geldiğini fark etmedi.

Tom didn't have enough money to buy the guitar he wanted, so he bought a cheaper one.

Tom'un istediği gitarı alacak yeterli parası yoktu bu yüzden daha ucuz olanını aldı.

Tom didn't have enough money to buy everything he needed.

Tom'un ihtiyacı olan her şeyi alacak yeterli parası yoktu.

Tom contributed a lot of money to the charity.

Tom yardım kurumuna çok para bağışladı.

Tom claimed Mary owed him money.

Tom Mary'nin ona para borçlu olduğunu iddia etti.

Tom borrowed some money from us.

Tom bizden biraz ödünç para aldı.

Tom borrowed money from Mary.

Tom Mary'den ödünç para aldı.

Tom borrowed a lot of money from the bank.

Tom bankadan bir sürü ödünç para aldı.

Tom asked me to return the money I had borrowed.

Tom ödünç aldığım parayı iade etmemi istedi.

Tom asked me if I would be willing to contribute some money.

Tom bana biraz para vermek için istekli olup olmayacağımı sordu.