I assume this is due to the fact that Tom is a minor.
Bunun Tom'un reşit olmadığı gerçeğinden kaynaklandığını varsayıyorum.
She's still a minor.
O hala reşit değil.
We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmek yerine, zamanımızı web sitemiz için içerik oluşturmaya harcamalıyız.
It's only a minor setback.
Sadece küçük bir aksilik.
The bus driver suffered minor injuries.
Otobüs şoförü hafif yaralandı.
A minor is dependent on his parents.
Reşit olmayan bir çocuk ebeveynlerine bağımlıdır.
It is illegal to sell cigarettes to a minor.
Reşit olmayan birine sigara satmak yasa dışıdır.
Some couples argue over minor issues.
Bazı çiftler küçük meseleler üzerinde tartışır.
It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
Bir avukatın küçük noktalarda bile çevrilmemiş taş bırakmaması ve çıkmazda bir kırılma sağlamak için aynı konuda arp yapması önemlidir.