Translation meaning & definition of the word "mess" into Turkish language
Türk diline "hafif" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Mess
[Karışıklık]/mɛs/
noun
1. A state of confusion and disorderliness
- "The house was a mess"
- "She smoothed the mussiness of the bed"
- synonym:
- mess ,
- messiness ,
- muss ,
- mussiness
1. Karışıklık ve düzensizlik hali
- "Ev bir karmaşaydı"
- "Yatağın gürültüsünü düzeltti"
- eşanlamlı:
- karışıklık ,
- dağınıklık ,
- küfür
2. Informal terms for a difficult situation
- "He got into a terrible fix"
- "He made a muddle of his marriage"
- synonym:
- fix ,
- hole ,
- jam ,
- mess ,
- muddle ,
- pickle ,
- kettle of fish
2. Zor bir durum için resmi olmayan terimler
- "Korkunç bir düzeltmeye girdi"
- "Evliliğini karmakarışık etti"
- eşanlamlı:
- düzeltmek ,
- delik ,
- sıkmak ,
- karışıklık ,
- turşu ,
- su ısıtıcısı
3. Soft semiliquid food
- "A mess of porridge"
- synonym:
- mess
3. Yumuşak yarı sıvı gıda
- "Yulaf lapası"
- eşanlamlı:
- karışıklık
4. A meal eaten in a mess hall by service personnel
- synonym:
- mess
4. Yemekhanede servis personeli tarafından yenen bir yemek
- eşanlamlı:
- karışıklık
5. A (large) military dining room where service personnel eat or relax
- synonym:
- mess ,
- mess hall
5. Servis personelinin yemek yediği veya rahatladığı (büyük) askeri yemek odası
- eşanlamlı:
- karışıklık ,
- yemekhane
6. (often followed by `of') a large number or amount or extent
- "A batch of letters"
- "A deal of trouble"
- "A lot of money"
- "He made a mint on the stock market"
- "See the rest of the winners in our huge passel of photos"
- "It must have cost plenty"
- "A slew of journalists"
- "A wad of money"
- synonym:
- batch ,
- deal ,
- flock ,
- good deal ,
- great deal ,
- hatful ,
- heap ,
- lot ,
- mass ,
- mess ,
- mickle ,
- mint ,
- mountain ,
- muckle ,
- passel ,
- peck ,
- pile ,
- plenty ,
- pot ,
- quite a little ,
- raft ,
- sight ,
- slew ,
- spate ,
- stack ,
- tidy sum ,
- wad
6. (genellikle `of' tarafından takip edilir) çok sayıda veya miktarda veya ölçüde
- "Bir grup mektup"
- "Bir sorun anlaşması"
- "Çok para" demek"
- "Borsada darphane yaptı"
- "Büyük fotoğraf pasajımızdaki kazananların geri kalanına bakın"
- "Bir hayli pahalı olmalı"
- "Birkaç gazeteci"
- "Bir tomar para"
- eşanlamlı:
- parça ,
- anlaşma ,
- sürü ,
- iyi iş ,
- pek çok ,
- nefret dolu ,
- yığın ,
- çok ,
- kitle ,
- karışıklık ,
- az miktar ,
- nane ,
- dağ ,
- mırıldanmak ,
- ötleğen ,
- gagalamak ,
- bolluk ,
- pot ,
- birazcık ,
- şal ,
- görme ,
- slay ,
- akıtmak ,
- düzenli miktar ,
- tıpa
verb
1. Eat in a mess hall
- synonym:
- mess
1. Yemek salonunda yemek yiyin
- eşanlamlı:
- karışıklık
2. Make a mess of or create disorder in
- "He messed up his room"
- synonym:
- mess ,
- mess up
2. Karışıklık yaratın veya düzensizlik yaratın
- "Odasını mahvetti"
- eşanlamlı:
- karışıklık ,
- berbat etmek
Examples of using
Don't mess around and finish your meal quickly.
Oyalanma ve yemeğini çabucak bitir.
We wouldn't be in this mess if you had helped us.
Bize yardım etseydin bu karışıklığın içinde olmazdık.
Tom is a mess.
Tom bir pislik.