Translation meaning & definition of the word "marry" into Turkish language

verb

1. Take in marriage

synonym:
• marry
,
• get married
,
• wed
,
• conjoin
,
• hook up with
,
• get hitched with
,
• espouse

1. Evlendirmek

eşanlamlı:
• evlenmek
,
• bağlanmak
,
• birleşmek
,
• birisiyle birleşmek
,
• vurulmak
,
• benimsemek

2. Perform a marriage ceremony

• "The minister married us on saturday"

• "We were wed the following week"

• "The couple got spliced on hawaii"

synonym:
• marry
,
• wed
,
• tie
,
• splice

2. Evlilik töreni yapmak

• "Bakan bizimle cumartesi günü evlendi"

• "Bir sonraki hafta evlendik"

• "Çift hawaii'ye bağlandı"

eşanlamlı:
• evlenmek
,
• bağlanmak
,
• kravat
,
• evlendirmek

Examples of using

Tom finally mustered up the courage to ask Mary to marry him.

Tom sonunda Mary'nin onunla evlenmesini isteme cesaretini topladı.

Tom decided to ask Mary to marry him.

Tom Mary'nin onunla evlenmesini istemeye karar verdi.

Tom convinced Mary not to marry John.

Tom John'la evlenmemesi için Mary'yi ikna etti.

Tom asked Mary to marry him, but she refused.

Tom Mary'nin kendisiyle evlenmesini istedi ama o reddetti.

Tom asked Mary three times to marry him before she said yes.

Mary evet demeden önce Tom onunla evlenmesini üç kez istedi.

As expected, Tom asked Mary to marry him.

Beklenildiği gibi, Tom Mary'nin kendisiyle evlenmesini istedi.

You are too young to marry.

Evlenmek için çok gençsiniz.

You are too young to marry.

Evlenmek için çok gençsin.

I want to marry Tom.

Tom ile evlenmek istiyorum.

I want to marry Tom.

Tom'la evlenmek istiyorum.

I want to marry Mary.

Mary ile evlenmek istiyorum.

I want to marry Heather.

Heather ile evlenmek istiyorum.

Time is running out. You need to marry your boyfriend and have a baby before it's too late.

Zaman bitiyor. Erkek arkadaşınla evlenmelisin ve çok geç olmadan önce bir bebek sahibi olmalısın.

Tom wanted to marry Mary.

Tom Mary ile evlenmek istiyordu.

I won't marry you.

Seninle evlenmeyeceğim.

I still want to marry Tom.

Hâlâ Tom'la evlenmek istiyorum.

She had no other choice but to marry the old man.

Onun yaşlı adamla evlenmekten başka seçeneği yoktu.

She wants to marry a millionaire.

O bir milyonerle evlenmek istiyor.

He wants to marry my daughter.

O, kızımla evlenmek istiyor.

We want you to marry Tom.

Tom ile evlenmeni isteriz.