Translation meaning & definition of the word "march" into Turkish language
Türk diline "marş" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
March
[Mart]noun
1. The month following february and preceding april
- synonym:
- March ,
- Mar
1. Şubat ayını takip eden ay ve nisan ayından önceki ay
- eşanlamlı:
- Mart ,
- Bozmak
2. The act of marching
- Walking with regular steps (especially in a procession of some kind)
- "It was a long march"
- "We heard the sound of marching"
- synonym:
- march ,
- marching
2. Yürüyüş eylemi
- Düzenli adımlarla yürümek (özellikle bir tür alayda)
- "Uzun bir yürüyüştü"
- "Yürüyüş sesini duyduk"
- eşanlamlı:
- marş ,
- yürüyüş
3. A steady advance
- "The march of science"
- "The march of time"
- synonym:
- march
3. Sabit bir ilerleme
- "Bilimin yürüyüşü"
- "Zamanın yürüyüşü"
- eşanlamlı:
- marş
4. A procession of people walking together
- "The march went up fifth avenue"
- synonym:
- march
4. Birlikte yürüyen bir grup insan
- "Beşinci cadde'ye yürüyüş gitti"
- eşanlamlı:
- marş
5. District consisting of the area on either side of a border or boundary of a country or an area
- "The welsh marches between england and wales"
- synonym:
- borderland ,
- border district ,
- march ,
- marchland
5. Bir ülkenin veya bir alanın sınırının veya sınırının her iki tarafındaki alandan oluşan bölge
- "Galce i̇ngiltere ve galler arasında yürüyor"
- eşanlamlı:
- borderland ,
- sınır bölgesi ,
- marş ,
- marchland
6. Genre of music written for marching
- "Sousa wrote the best marches"
- synonym:
- marching music ,
- march
6. Yürüyüş için yazılmış müzik türü
- "Sousa en iyi yürüyüşleri yazdı"
- eşanlamlı:
- yürüyüş müziği ,
- marş
7. A degree granted for the successful completion of advanced study of architecture
- synonym:
- Master of Architecture ,
- MArch
7. Mimarlık ileri çalışmanın başarılı bir şekilde tamamlanması için verilen bir derece
- eşanlamlı:
- Mimarlık Yüksek Lisansı ,
- MArch
verb
1. March in a procession
- "They processed into the dining room"
- synonym:
- march ,
- process
1. Bir alayda yürüyüş
- "Yemek odasına işlediler"
- eşanlamlı:
- marş ,
- süreç
2. Force to march
- "The japanese marched their prisoners through manchuria"
- synonym:
- march
2. Yürümeye zorlamak
- "Japonlar esirlerini mançurya'da gezdirdiler"
- eşanlamlı:
- marş
3. Walk fast, with regular or measured steps
- Walk with a stride
- "He marched into the classroom and announced the exam"
- "The soldiers marched across the border"
- synonym:
- march
3. Düzenli veya ölçülü adımlarla hızlı yürüyün
- Adım adım yürümek
- "Sınıfa yürüdü ve sınavı açıkladı"
- "Askerler sınırın ötesine yürüdüler"
- eşanlamlı:
- marş
4. March in protest
- Take part in a demonstration
- "Thousands demonstrated against globalization during the meeting of the most powerful economic nations in seattle"
- synonym:
- demonstrate ,
- march
4. Protesto etmek için yürüyüş
- Bir gösteriye katılın
- "Binlerce kişi seattle'daki en güçlü ekonomik ulusların buluşması sırasında küreselleşmeye karşı gösteri yaptı"
- eşanlamlı:
- göstermek ,
- marş
5. Walk ostentatiously
- "She parades her new husband around town"
- synonym:
- parade ,
- exhibit ,
- march
5. Gösterişli bir şekilde yürüyün
- "Yeni kocasını şehirde gezdiriyor"
- eşanlamlı:
- geçit töreni ,
- sergilemek ,
- marş
6. Cause to march or go at a marching pace
- "They marched the mules into the desert"
- synonym:
- march
6. Yürüyüş ya da yürüyüş hızında gitmek
- "Katırları çöle doğru yürüdüler"
- eşanlamlı:
- marş
7. Lie adjacent to another or share a boundary
- "Canada adjoins the u.s."
- "England marches with scotland"
- synonym:
- border ,
- adjoin ,
- edge ,
- abut ,
- march ,
- butt ,
- butt against ,
- butt on
7. Bir başkasına bitişik yatın veya bir sınırı paylaşın
- "Kanada abd'ye bitişik."
- "İngiltere i̇skoçya ile yürüyor"
- eşanlamlı:
- sınır ,
- katmak ,
- dayanmak ,
- marş ,
- kıç ,
- popo ile vurmak ,
- kıçına sokmak