Translation meaning & definition of the word "manner" into Turkish language

noun

1. How something is done or how it happens

• "Her dignified manner"

• "His rapid manner of talking"

• "Their nomadic mode of existence"

• "In the characteristic new york style"

• "A lonely way of life"

• "In an abrasive fashion"

synonym:
• manner
,
• mode
,
• style
,
• way
,
• fashion

1. Bir şey nasıl yapılır ya da nasıl olur

• "Onların onurlu tarzı"

• "Hızlı konuşma tarzı"

• "Göçebe varoluş biçimleri"

• "Karakteristik new york tarzında"

• "Yalnız bir yaşam tarzı"

• "Aşındırıcı bir şekilde"

eşanlamlı:
• tavır
,
• moda
,
• stil
,
• yol

2. A way of acting or behaving

synonym:
• manner
,
• personal manner

2. Bir davranış ya da davranış biçimi

eşanlamlı:
• tavır
,
• kişisel davranış

3. A kind

• "What manner of man are you?"

synonym:
• manner

3. Bir tür

• "Ne biçim bir adamsın?"

eşanlamlı:
• tavır

Examples of using

Phone robbery thwarted in unusual manner.

Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.

Phone robbery thwarted in unusual manner.

Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi.

Dr. Jackson has a good bedside manner.

Dr. Jackson'ın hastalarla arası iyidir.

Dr. Jackson has a good bedside manner.

Dr Jackson'ın yatmakta olan hastalara karşı iyi bir davranışı var.

Dr. Jackson has a good bedside manner.

Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir yaklaşımı var.

Dr. Jackson has a good bedside manner.

Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir tutumu var.

Dr. Jackson has a good bedside manner.

Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.

Kim is dressed in a very attractive manner.

Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.

You should study in an efficient manner.

Verimli bir şekilde çalışman gerekir.

Her manner was cold.

Onun davranışı soğuktu.

Her manner of speaking gets on my nerves.

Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.

Their manner of bringing up their children is extremely unusual.

Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.

He did business in the same manner as his father did.

O, işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.

Birth is, in a manner, the beginning of death.

Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.

I have trouble putting up with his rude manner.

Onun kaba davranışına katlanma sorunum var.

I don't like her manner.

Onun hareket tarzını sevmiyorum.

I don't like his rude manner.

Onun kaba tavrından hoşlanmıyorum.

George did business in the same manner as his father did.

George işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.

The accident happened in this manner.

Kaza bu şekilde oldu.

Bill's abrupt manner causes him to be misunderstood.

Bill'in ani tavrı onun yanlış anlaşılmasına neden oluyor.