Translation meaning & definition of the word "manager" into Turkish language

noun

1. Someone who controls resources and expenditures

synonym:
• director
,
• manager
,
• managing director

1. Kaynakları ve harcamaları kontrol eden biri

eşanlamlı:
• direktör
,
• yönetici
,
• genel müdür

2. (sports) someone in charge of training an athlete or a team

synonym:
• coach
,
• manager
,
• handler

2. (spor) bir sporcuyu veya takımı eğitmekten sorumlu olan biri

eşanlamlı:
• antrenör
,
• yönetici
,
• menejer

Examples of using

Tom is the district sales manager for a software company.

Tom bir yazılım şirketi için bölge satış müdürüdür.

He always locks horns with the manager.

O her zaman yönetici ile tartışır.

We complained to the manager about the noise next door.

Yandaki gürültü hakkında yöneticiye şikayette bulunduk.

I'm not the manager.

Ben müdür değilim.

I'm not the manager.

Ben yönetici değilim.

I'm Tom's case manager.

Tom'un vaka yöneticisiyim.

Are you the manager?

Müdür siz misiniz?

The general manager is in the meeting room.

Genel Müdür toplantı odasında.

Mr. White was the manager of a hotel in Springfield.

Bay White, Springfield'da bir otelin yöneticisiydi.

They appointed Mr. White as manager.

Onlar Bay Beyaz'ı yönetici olarak atadılar.

Is Mr. Ozawa going to be the next manager?

Bay Ozawa bir sonraki yönetici olacak mı?

Call the manager.

Yöneticiyi ara.

He isn't actually the manager.

O, aslında yönetici değil.

I've been asked to become the manager.

Yönetici olmam istendi.

Tom became a manager.

Tom bir yönetici oldu.

Tom was promoted to manager.

Tom müdürlüğe terfi etti.

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.

Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

Would you like to talk to the manager?

Yönetici ile konuşmak ister misin?

If I saw a boy steal something in the supermarket, I would report him to the manager.

Ben bir çocuğun süpermarkette hırsızlık yaptığını görsem, ben onu yöneticiye rapor ederim.

The manager called an urgent staff meeting.

Yönetici acil bir personel toplantısı yaptı.