Translation meaning & definition of the word "making" into Turkish language

noun

1. The act that results in something coming to be

• "The devising of plans"

• "The fashioning of pots and pans"

• "The making of measurements"

• "It was already in the making"

synonym:
• devising
,
• fashioning
,
• making

1. Bir şeyin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan eylem

• "Planların tasarlanması"

• "Tava ve tencere modası"

• "Ölçümlerin yapılması"

• "O zaten yapım aşamasındaydı"

eşanlamlı:
• düzenleme
,
• moda
,
• yapı

2. An attribute that must be met or complied with and that fits a person for something

• "Her qualifications for the job are excellent"

• "One of the qualifications for admission is an academic degree"

• "She has the makings of fine musician"

synonym:
• qualification
,
• making

2. Karşılanması veya uyulması gereken ve bir şey için bir kişiye uyan bir özellik

• "İş için nitelikleri mükemmel"

• "Kabul için niteliklerden biri akademik bir derecedir"

• "İyi bir müzisyenin yapımları var"

eşanlamlı:
• nitelik
,
• yapı

3. (usually plural) the components needed for making or doing something

• "The recipe listed all the makings for a chocolate cake"

synonym:
• making

3. (genellikle çoğul) bir şey yapmak veya yapmak için gereken bileşenler

• "Tarif, çikolatalı kek için tüm hazırlıkları listeledi"

eşanlamlı:
• yapı

Examples of using

Tom can't speak French without making a lot of mistakes.

Tom çok hata yapmadan Fransızca konuşamıyor.

Tom and Mary had trouble making themselves understood in French.

Tom ve Mary'nin kendilerini Fransızca olarak ifade etme sorubları vardı.

Tom always seems to have trouble making decisions.

Tom her zaman karar vermede sorun yaşıyor gibi görünüyor.

Tom acknowledged making a mistake.

Tom hata yaptığını kabul etti.

I'm beginning to regret making that suggestion.

Bu öneriyi yaptığıma pişman olmaya başlıyorum.

How much was Tom making on his last job?

Tom son işinde ne kadar kazanıyordu?

You're always making mistakes.

Hep hata yapıyorsun.

You can't learn a language without making mistakes.

Bir dili hata yapmadan öğrenemezsin.

You can't learn a language without making mistakes.

Bir dili hatalar yapmadan öğrenemezsiniz.

Tom is making coffee.

Tom kahve yapıyor.

I'm not making it up.

Uydurmuyorum.

Tom won't be making a speech today.

Tom bugün konuşma yapmayacak.

Tom won't be making any deliveries today.

Tom bugün herhangi bir teslimat yapmayacak.

I think you're making a mistake.

Sanırım hata yapıyorsun.

I think you're making a big mistake.

Sanırım büyük bir hata yapıyorsun.

I can't speak French without making some mistakes.

Bazı hatalar yapmadan Fransızca konuşamam.

I still have difficulty in making myself understood in French.

Kendimi Fransızca ifade etmede hâlâ zorlanıyorum.

I'm not very good at making pizza, but Tom is.

Pizza yapmada çok iyi değilim ama Tom iyidir.

I said you were making a mistake.

Bir hata yaptığını söyledim.