Translation meaning & definition of the word "made" into Turkish language

adjective

1. Produced by a manufacturing process

• "Bought some made goods at the local store

• Rope and nails"

synonym:
• made

1. Bir üretim süreci tarafından üretilir

• "Yerel mağazada yapılan bazı malları satın aldı

• Halat ve tırnaklar"

eşanlamlı:
• yapılmış

2. (of a bed) having the sheets and blankets set in order

• "A neatly made bed"

synonym:
• made

2. (bir yatak) çarşaf ve battaniyelerin sırayla ayarlanması

• "Temizce yapılmış bir yatak"

eşanlamlı:
• yapılmış

3. Successful or assured of success

• "Now i am a made man forever"- christopher marlowe

synonym:
• made

3. Başarılı veya başarı garantili

• "Şimdi sonsuza dek yaratılmış bir adamım" - christopher marlowe

eşanlamlı:
• yapılmış

Examples of using

Tom didn't want to sing, but Mary made him sing.

Tom şarkı söylemek istemiyordu ama Mary ona söyletti.

Tom didn't realize that he had made a mistake.

Tom bir hata yaptığını fark etmedi.

Tom arrived three hours late and that made Mary angry.

Tom üç saat geç geldi ve bu, Mary'yi kızdırdı.

Tom acknowledged that he had made a mistake.

Tom hata yaptığını kabul etti.

What made you go into the basement?

Seni bodruma ne gönderdi?

Were you the one who made the coffee this morning?

Bu sabah kahve yapan sen miydin?

Tom realized that he had made a mistake.

Tom bir hata yaptığını fark etti.

Tom made a list of potential problems that we should watch out for.

Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı.

This ticket is made ​​out of paper.

Bu bilet kâğıttan yapılmış.

This chair is made of plastic.

Bu sandalye plastikten yapılmış.

If I could have understood what Tom meant, I wouldn't have made this mistake.

Tom'un ne demek istediğini anlayabilseydim bu hatayı yapmazdım.

I wasn't the one who made Tom cry.

Tom'u ağlatan ben değildim.

Her success at singing made her famous.

Şarkı söylemedeki başarısı onu meşhur etti.

I made it for you. Do you like it?

Senin için yaptım. Beğendin mi?

I wish I'd made better use of my time.

Keşke zamanımı daha iyi kullansaydım.

He made me laugh.

O beni güldürdü.

What's this made of?

Bu neden yapılmış?

It made me a little sad.

Beni birazcık üzdü.

I said nothing that made him angry.

Onu kızdıran hiçbir şey söylemedim.

I said nothing that made her angry.

Onu kızdıran hiçbir şey söylemedim.