Translation meaning & definition of the word "machine" into Turkish language

noun

1. Any mechanical or electrical device that transmits or modifies energy to perform or assist in the performance of human tasks

synonym:
• machine

1. İnsan görevlerinin yerine getirilmesine veya yapılmasına yardımcı olmak için enerjiyi ileten veya değiştiren herhangi bir mekanik veya elektrikli cihaz

eşanlamlı:
• makine

2. An efficient person

• "The boxer was a magnificent fighting machine"

synonym:
• machine

2. Etkili bir insan

• "Boksör muhteşem bir dövüş makinesiydi"

eşanlamlı:
• makine

3. An intricate organization that accomplishes its goals efficiently

• "The war machine"

synonym:
• machine

3. Hedeflerini verimli bir şekilde gerçekleştiren karmaşık bir organizasyon

• "Savaş makinesi"

eşanlamlı:
• makine

4. A device for overcoming resistance at one point by applying force at some other point

synonym:
• machine
,
• simple machine

4. Başka bir noktada kuvvet uygulayarak bir noktada direncin üstesinden gelmek için bir cihaz

eşanlamlı:
• makine
,
• basit makine

5. A group that controls the activities of a political party

• "He was endorsed by the democratic machine"

synonym:
• machine
,
• political machine

5. Bir siyasi partinin faaliyetlerini kontrol eden bir grup

• "Demokratik makine tarafından onaylandı"

eşanlamlı:
• makine
,
• siyasi makine

6. A motor vehicle with four wheels

• Usually propelled by an internal combustion engine

• "He needs a car to get to work"

synonym:
• car
,
• auto
,
• automobile
,
• machine
,
• motorcar

6. Dört tekerlekli motorlu bir araç

• Genellikle içten yanmalı bir motor tarafından tahrik edilir

• "İşe gitmek için bir arabaya ihtiyacı var"

eşanlamlı:
• araba
,
• otomobil
,
• makine

verb

1. Turn, shape, mold, or otherwise finish by machinery

synonym:
• machine

1. Makine ile döndürün, şekillendirin, kalıplayın veya başka şekilde bitirin

eşanlamlı:
• makine

2. Make by machinery

• "The americans were machining while others still hand-made cars"

synonym:
• machine

2. Makine ile yapmak

• "Amerikalılar işleme yaparken diğerleri hala el yapımı arabalar"

eşanlamlı:
• makine

Examples of using

Tom might want to consider purchasing a new answering machine.

Tom yeni bir telesekreter almayı düşünmek isteyebilir.

Tom is hooked up to the machine.

Tom makineye bağlandı.

Tom took off his dirty clothes and put them directly into the washing machine.

Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları doğrudan çamaşır makinesine koydu.

I still have to fix the washing machine.

Hâlâ çamaşır makinesini onarmak zorundayız.

I called Tom and got his answering machine.

Tom'u aradım ve telesekreterine bağlandım.

A washing machine is a must for a house.

Çamaşır makinası bir evin olmazsa olmazıdır.

Could you show me how to start this machine?

Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı bana gösterir misin?

Please do not power off or unplug your machine.

Lütfen makinenizi kapatmayın ya da fişini çekmeyin.

You broke the washing machine.

Çamaşır makinesini bozdun.

Please leave a message on my answering machine.

Lütfen telesekreterime bir mesaj bırakın.

There is a sewing machine and an ironing board in the room where Tom used to sleep.

Tom'un eskiden uyuduğu odada bir dikiş makinesi ve bir ütü masası var.

Tom didn't have enough change to buy a drink from the vending machine.

Tom'un otomattan bir içecek satın almak için yeterli bozuk parası yoktu.

I don't know when the machine must be turned off.

Ben makinenin ne zaman kapatılması gerektiğini bilmiyorum.

The world without anime would be like a washing machine without Internet-access.

Animesiz dünya Internet erişimi olmayan bir çamaşır makinesi gibi olurdu.

Tom stripped off his dirty clothes and threw them into the washing machine.

Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları çamaşır makinesine attı.

Tom left a message on Mary's answering machine.

Tom Mary'nin telesekreterine bir mesaj bıraktı.

Tom showed Mary how to use the washing machine.

Tom çamaşır makinesini nasıl kullanacağını Mary'ye gösterdi.

Tom asked for permission to use the copy machine.

Tom fotokopi makinesini kullanmak için izin istedi.

Tom figured out why the machine wasn't working.

Tom makinenin niçin çalışmadığını anladı.

I can't figure out how to operate this machine.

Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı anlamıyorum.