Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "lost" into Turkish language

Türk diline "kayıp" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Lost

[Kayıp]
/lɔst/

noun

1. People who are destined to die soon

  • "The agony of the doomed was in his voice"
    synonym:
  • doomed
  • ,
  • lost

1. Yakında ölecek olan insanlar

  • "Kaderin acısı onun sesindeydi"
    eşanlamlı:
  • mahkum
  • ,
  • kaybolmuş

adjective

1. No longer in your possession or control

  • Unable to be found or recovered
  • "A lost child"
  • "Lost friends"
  • "His lost book"
  • "Lost opportunities"
    synonym:
  • lost

1. Artık sizin elinizde veya kontrolünüzde değil

  • Bulunamadı veya kurtarılamadı
  • "Kayıp çocuk"
  • "Kayıp arkadaşlar"
  • "Kayıp kitabı"
  • "Fırsatları kaybetme"
    eşanlamlı:
  • kaybolmuş

2. Having lost your bearings

  • Confused as to time or place or personal identity
  • "I frequently find myself disoriented when i come up out of the subway"
  • "The anesthetic left her completely disoriented"
    synonym:
  • confused
  • ,
  • disoriented
  • ,
  • lost

2. Rulmanlarını kaybetmiş olman

  • Zaman, yer veya kişisel kimlik olarak karıştırılır
  • "Metrodan çıktığımda kendimi sık sık şaşırmış buluyorum"
  • "Anestezik onu tamamen şaşırttı"
    eşanlamlı:
  • karışık
  • ,
  • şaşırmış
  • ,
  • kaybolmuş

3. Spiritually or physically doomed or destroyed

  • "Lost souls"
  • "A lost generation"
  • "A lost ship"
  • "The lost platoon"
    synonym:
  • lost

3. Ruhsal veya fiziksel olarak mahkum veya yok edildi

  • "Kayıp ruhlar"
  • "Kayıp bir nesil"
  • "Kayıp bir gemi"
  • "Kayıp takım"
    eşanlamlı:
  • kaybolmuş

4. Not gained or won

  • "A lost battle"
  • "A lost prize"
    synonym:
  • lost

4. Kazanılmadı veya kazanılmadı

  • "Kayıp bir savaş"
  • "Kayıp bir ödül"
    eşanlamlı:
  • kaybolmuş

5. Incapable of being recovered or regained

  • "His lost honor"
    synonym:
  • lost

5. Kurtarılamaz veya geri kazanılamaz

  • "Kayıp şeref"
    eşanlamlı:
  • kaybolmuş

6. Not caught with the senses or the mind

  • "Words lost in the din"
    synonym:
  • lost
  • ,
  • missed

6. Duyularla ya da zihinle yakalanma

  • "Din'de kaybolan kelimeler"
    eşanlamlı:
  • kaybolmuş
  • ,
  • eksik olmak

7. Deeply absorbed in thought

  • "As distant and bemused as a professor listening to the prattling of his freshman class"
  • "Lost in thought"
  • "A preoccupied frown"
    synonym:
  • bemused
  • ,
  • deep in thought(p)
  • ,
  • lost(p)
  • ,
  • preoccupied

7. Derin düşünceye dalmış

  • "Bir profesör olarak uzak ve şımarık onun birinci sınıf gevezelik dinlerken"
  • "Düşünmede kaybolmuş"
  • "Korkunç bir kaş"
    eşanlamlı:
  • sersemlemiş
  • ,
  • derin düşüncelere dal(p)
  • ,
  • kayıp(p)
  • ,
  • endişeli

8. Perplexed by many conflicting situations or statements

  • Filled with bewilderment
  • "Obviously bemused by his questions"
  • "Bewildered and confused"
  • "A cloudy and confounded philosopher"
  • "Just a mixed-up kid"
  • "She felt lost on the first day of school"
    synonym:
  • baffled
  • ,
  • befuddled
  • ,
  • bemused
  • ,
  • bewildered
  • ,
  • confounded
  • ,
  • confused
  • ,
  • lost
  • ,
  • mazed
  • ,
  • mixed-up
  • ,
  • at sea

8. Birçok çelişkili durum veya ifade ile şaşırmış

  • Şaşkınlıkla dolu
  • "Açıkça sorularından şaşkına döndü"
  • "Korkunç ve şaşkın"
  • "Bulutlu ve şaşkın bir filozof"
  • "Sadece karışık bir çocuk"
  • "Okulun ilk gününde kendini kaybolmuş hissetti"
    eşanlamlı:
  • şaşırmış
  • ,
  • şaşkın
  • ,
  • sersemlemiş
  • ,
  • karışık
  • ,
  • kaybolmuş
  • ,
  • denizde

9. Unable to function

  • Without help
    synonym:
  • helpless
  • ,
  • lost

9. Çalışılamıyor

  • Yardımsız
    eşanlamlı:
  • çaresiz
  • ,
  • kaybolmuş

Examples of using

I found the money that Tom had lost.
Tom'un kaybettiği parayı buldum.
Tom lost the watch that Mary gave him.
Tom, Mary'nin ona verdiği saati kaybetti.
She lost her dog.
Köpeğini kaybetti.