Translation meaning & definition of the word "lone" into Turkish language
Türk diline "yalnız" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Lone
[Yalnız]/loʊn/
adjective
1. Lacking companions or companionship
- "He was alone when we met him"
- "She is alone much of the time"
- "The lone skier on the mountain"
- "A lonely fisherman stood on a tuft of gravel"
- "A lonely soul"
- "A solitary traveler"
- synonym:
- alone(p) ,
- lone(a) ,
- lonely(a) ,
- solitary
1. Arkadaş veya arkadaşlık eksikliği
- "Onunla tanıştığımızda yalnızdı"
- "Çoğu zaman yalnızdır"
- "Dağdaki yalnız kayakçı"
- "Yalnız bir balıkçı bir tutam çakıl üzerinde durdu"
- "Yalnız bir ruh"
- "Yalnız bir gezgin"
- eşanlamlı:
- yalnız(p) ,
- yalnız(a) ,
- yalnız
2. Characterized by or preferring solitude
- "A lone wolf"
- "A lonely existence"
- "A man of a solitary disposition"
- "A solitary walk"
- synonym:
- lone(a) ,
- lonely(a) ,
- solitary
2. Yalnızlık ile karakterize edilir veya tercih edilir
- "Yalnız bir kurt"
- "Yalnız bir varoluş"
- "Yalnız bir mizaca sahip bir adam"
- "Yalnız bir yürüyüş"
- eşanlamlı:
- yalnız(a) ,
- yalnız
3. Being the only one
- Single and isolated from others
- "The lone doctor in the entire county"
- "A lonesome pine"
- "An only child"
- "The sole heir"
- "The sole example"
- "A solitary instance of cowardice"
- "A solitary speck in the sky"
- synonym:
- lone(a) ,
- lonesome(a) ,
- only(a) ,
- sole(a) ,
- solitary(a)
3. Tek olmak
- Bekar ve diğerlerinden izole
- "Tüm ilçedeki yalnız doktor"
- "Yalnız bir çam"
- "Tek çocuk" demek"
- "Tek varis"
- "Tek örnek"
- "Yalnız bir korkaklık örneği"
- "Gökyüzünde yalnız bir benek"
- eşanlamlı:
- yalnız(a) ,
- yalnızca(a) ,
- tek(a)