Translation meaning & definition of the word "least" into Turkish language

noun

1. Something that is of no importance

• "It is the least i can do"

• "That is the least of my concerns"

synonym:
• least

1. Hiç önemi olmayan bir şey

• "Yapabileceğimin en az bu"

• "Benim endişelerimin en küçüğü bu"

eşanlamlı:
• en küçük

adjective

1. The superlative of `little' that can be used with mass nouns and is usually preceded by `the'

• A quantifier meaning smallest in amount or extent or degree

• "Didn't care the least bit"

• "He has the least talent of anyone"

synonym:
• least(a)

1. Toplu isimlerle kullanılabilen ve genellikle `the' ile öncelenen `little'nin üstü'

• Bir niceleyici, miktar veya ölçüde veya derecede en küçük anlamına gelir

• "En azından umurumda değil"

• "Herkesin en az yeteneğine sahip"

eşanlamlı:
• en az(a)

adverb

1. Used to form the superlative

• "The garter snake is the least dangerous snake"

synonym:
• least
,
• to the lowest degree

1. Üstleni oluşturmak için kullanılır

• "Giysi yılan en az tehlikeli yılandır"

eşanlamlı:
• en küçük
,
• en düşük seviyeye

Examples of using

Tom is disappointed to say the least.

Tom en az konuşmaktan hayal kırıklığına uğradı.

Tom has attempted to escape at least three times.

Tom en az üç kez kaçmaya çalıştı.

Tom goes shopping at least once a week.

Tom en az haftada bir kez alışverişe gider.

Tom eats rice at least twice a day.

Tom günde en az iki kez pirinç yiyor.

My doctor told me that I should swim at least three times a week.

Doktorum bana haftada en az üç kere yüzmem gerektiğini söyledi.

I try to walk at least a few kilometers every day.

Her gün en azından beş kilometre yürümeye çalışıyorum.

I try to read at least a few pages a day.

Günde en az birkaç sayfa okumaya çalışıyorum.

At least I'm older than you.

En azından senden daha büyüğüm.

I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less.

Günlük en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum ama genellikle daha az uyuyorum.

They haven't yet resolved their problems, but at least they're discussing them.

Onlar sorunlarını henüz çözemediler ama en azından onları ele alıyorlar.

You could at least try.

En azından deneyebilirdiniz.

You could at least try.

En azından deneyebilirdin.

I study French at least an hour every day.

Her gün en az bir saat Fransızca çalışırım.

I don't know anybody who hasn't been sick at least once.

En azından bir kez hastalanmamış birini bilmiyorum.

I have to at least try.

En azından denemeliyim.

I don't know when the meeting started, but it started at least thirty minutes ago.

Toplantının ne zaman başladığını bilmiyorum ama en az otuz dakika önce başladı.

Last year, I saw at least fifty movies.

Geçen yıl en az elli film izledim.

Nobody has asked you to agree, but can't you at least accept that there are people who hold different views from you?

Kimse senin kabul etmeni istemedi fakat en azından senden farklı görüşlere sahip olan insanlar olduğunu kabul edemez misin?

I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility that there's another explanation.

Bir açıklama daha olma ihtimalini göz önünde bulundurmak için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.

I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.

Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.