Translation meaning & definition of the word "late" into Turkish language
Türk diline "geç" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Late
[Geç]adjective
1. Being or occurring at an advanced period of time or after a usual or expected time
- "Late evening"
- "Late 18th century"
- "A late movie"
- "Took a late flight"
- "Had a late breakfast"
- synonym:
- late
1. İleri bir zamanda veya olağan veya beklenen bir zamandan sonra olmak veya meydana gelmek
- "Geç akşamlar"
- "18. yüzyılın sonları"
- "Geç bir film"
- "Geç bir uçuş aldı"
- "Geç kahvaltı yaptım"
- eşanlamlı:
- geç
2. After the expected or usual time
- Delayed
- "A belated birthday card"
- "I'm late for the plane"
- "The train is late"
- "Tardy children are sent to the principal"
- "Always tardy in making dental appointments"
- synonym:
- belated ,
- late ,
- tardy
2. Beklenen veya normal süreden sonra
- Gecikmiş
- "Geçmiş doğum günü kartı"
- "Uçak için geç kaldım"
- "Tren geç kaldı"
- "Zorlu çocuklar müdüre gönderilir"
- "Diş randevuları yaparken her zaman geç kalır"
- eşanlamlı:
- gecikmiş ,
- geç
3. Of the immediate past or just previous to the present time
- "A late development"
- "Their late quarrel"
- "His recent trip to africa"
- "In recent months"
- "A recent issue of the journal"
- synonym:
- late(a) ,
- recent
3. Yakın geçmişten ya da şimdiki zamandan öncekinden
- "Geç bir gelişme"
- "Geç kavgaları"
- "Son afrika gezisi"
- "Son aylarda"
- "Derginin yeni sayısı"
- eşanlamlı:
- geç(a) ,
- son günlerdeki
4. Having died recently
- "Her late husband"
- synonym:
- late(a)
4. Son zamanlarda öldüm
- "Geç kocası" demek"
- eşanlamlı:
- geç(a)
5. Of a later stage in the development of a language or literature
- Used especially of dead languages
- "Late greek"
- synonym:
- late
5. Bir dilin veya edebiyatın gelişiminde daha sonraki bir aşama
- Özellikle ölü diller için kullanılır
- "Geç yunan"
- eşanlamlı:
- geç
6. At or toward an end or late period or stage of development
- "The late phase of feudalism"
- "A later symptom of the disease"
- "Later medical science could have saved the child"
- synonym:
- late ,
- later(a)
6. Bir son veya geç dönemde veya gelişim aşamasında veya doğru
- "Feodalizmin geç dönemi"
- "Hastalığın daha sonraki bir belirtisi"
- "Daha sonra tıp bilimi çocuğu kurtarabilirdi"
- eşanlamlı:
- geç ,
- sonraki(a)
7. (used especially of persons) of the immediate past
- "The former president"
- "Our late president is still very active"
- "The previous occupant of the white house"
- synonym:
- former(a) ,
- late(a) ,
- previous(a)
7. (özellikle yakın geçmişteki kişilerin)
- "Eski başkan"
- "Geç kalan başkanımız hala çok aktif"
- "Beyaz saray'ın önceki yolcusu"
- eşanlamlı:
- eski(a) ,
- geç(a) ,
- önceki(a)
adverb
1. Later than usual or than expected
- "The train arrived late"
- "We awoke late"
- "The children came late to school"
- "Notice came so tardily that we almost missed the deadline"
- "I belatedly wished her a happy birthday"
- synonym:
- late ,
- belatedly ,
- tardily
1. Normalden daha geç veya beklenenden daha fazla
- "Tren geç geldi"
- "Geç uyandık" dediler"
- "Çocuklar okula geç geldi"
- "Bildirim o kadar geç geldi ki neredeyse son teslim tarihini kaçırdık"
- "Ona mutlu yıllar diledim"
- eşanlamlı:
- geç ,
- gecikmiş bir şekilde
2. To an advanced time
- "Deep into the night"
- "Talked late into the evening"
- synonym:
- deep ,
- late
2. Ileri bir zamana
- "Geceye dal"
- "Akşam geç konuştum"
- eşanlamlı:
- derin ,
- geç
3. At an advanced age or stage
- "She married late"
- "Undertook the project late in her career"
- synonym:
- late
3. İleri yaş veya aşamada
- "Geç evlenmiş"
- "Projeyi kariyerinin sonlarında aldı"
- eşanlamlı:
- geç
4. In the recent past
- "He was in paris recently"
- "Lately the rules have been enforced"
- "As late as yesterday she was fine"
- "Feeling better of late"
- "The spelling was first affected, but latterly the meaning also"
- synonym:
- recently ,
- late ,
- lately ,
- of late ,
- latterly
4. Yakın geçmişte
- "Yakın zamanda paris'teydi"
- "Son zamanlarda kurallar uygulandı"
- "Dün kadar geç saatte iyiydi"
- "Geç kalmak daha iyi"
- "İlk yazım etkilendi, ama son olarak anlam da etkilendi"
- eşanlamlı:
- son zamanlarda ,
- geç ,
- geçenlerde ,
- ikincisi