Translation meaning & definition of the word "large" into Turkish language
Türk diline "büyük" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Large
[Büyük]noun
1. A garment size for a large person
- synonym:
- large
1. Büyük bir kişi için bir giysi boyutu
- eşanlamlı:
- büyük
adjective
1. Above average in size or number or quantity or magnitude or extent
- "A large city"
- "Set out for the big city"
- "A large sum"
- "A big (or large) barn"
- "A large family"
- "Big businesses"
- "A big expenditure"
- "A large number of newspapers"
- "A big group of scientists"
- "Large areas of the world"
- synonym:
- large ,
- big
1. Ortalamanın üzerinde boyut veya sayı veya miktar veya büyüklük veya büyüklük
- "Büyük bir şehir"
- "Büyük şehir için yola çık"
- "Büyük bir miktar"
- "Büyük (veya büyük) bir ahır"
- "Büyük bir aile"
- "Büyük işletmeler"
- "Büyük bir harcama"
- "Çok sayıda gazete"
- "Büyük bir bilim adamı grubu"
- "Dünyanın geniş alanları"
- eşanlamlı:
- büyük
2. Fairly large or important in effect
- Influential
- "Played a large role in the negotiations"
- synonym:
- large
2. Oldukça büyük veya önemli
- Etkili
- "Müzakerelerde büyük rol oynadı"
- eşanlamlı:
- büyük
3. Ostentatiously lofty in style
- "A man given to large talk"
- "Tumid political prose"
- synonym:
- bombastic ,
- declamatory ,
- large ,
- orotund ,
- tumid ,
- turgid
3. Gösterişli bir tarzda yüce
- "Büyük konuşmaya verilen bir adam"
- "Tümid siyasi düzyazı"
- eşanlamlı:
- gösterişli ,
- büyük ,
- tantanalı ,
- şişmiş ,
- şişkin
4. Generous and understanding and tolerant
- "A heart big enough to hold no grudges"
- "That's very big of you to be so forgiving"
- "A large and generous spirit"
- "A large heart"
- "Magnanimous toward his enemies"
- synonym:
- big ,
- large ,
- magnanimous
4. Cömert, anlayışlı ve hoşgörülü
- "Kınacak kadar büyük bir kalp"
- "Bu kadar bağışlayıcı olman çok büyük"
- "Büyük ve cömert bir ruh"
- "Büyük bir kalp"
- "Düşmanlarına karşı büyük bir zafer"
- eşanlamlı:
- büyük ,
- alicenap
5. Conspicuous in position or importance
- "A big figure in the movement"
- "Big man on campus"
- "He's very large in financial circles"
- "A prominent citizen"
- synonym:
- big ,
- large ,
- prominent
5. Konumu veya önemi göze çarpan
- "Harekette büyük bir figür"
- "Kampüste büyük adam"
- "Finans çevrelerinde çok büyük"
- "Önemli bir vatandaş"
- eşanlamlı:
- büyük ,
- belirgin
6. Having broad power and range and scope
- "Taking the large view"
- "A large effect"
- "A large sympathy"
- synonym:
- large
6. Geniş güç ve menzile ve kapsama sahip olmak
- "Büyük manzarayı görmek"
- "Büyük bir etki"
- "Büyük bir sempati"
- eşanlamlı:
- büyük
7. In an advanced stage of pregnancy
- "Was big with child"
- "Was great with child"
- synonym:
- big(p) ,
- enceinte ,
- expectant ,
- gravid ,
- great(p) ,
- large(p) ,
- heavy(p) ,
- with child(p)
7. Hamileliğin ileri bir aşamasında
- "Çocukla büyüktü"
- "Çocukla harikaydı"
- eşanlamlı:
- büyük(p) ,
- gebe ,
- bekleyen ,
- hamile ,
- harika(p) ,
- ağır(p) ,
- çocuk ile(p)
adverb
1. At a distance, wide of something (as of a mark)
- synonym:
- large
1. Uzakta, bir şeyin genişliğinde (bir işaret olarak)
- eşanlamlı:
- büyük
2. With the wind abaft the beam
- "A ship sailing large"
- synonym:
- large
2. Rüzgar kirişi keserken
- "Büyük yelkenli bir gemi"
- eşanlamlı:
- büyük
3. In a boastful manner
- "He talked big all evening"
- synonym:
- boastfully ,
- vauntingly ,
- big ,
- large
3. Övünerek
- "Bütün akşam büyük konuştu"
- eşanlamlı:
- övünerek ,
- kibirle ,
- büyük