Examples of using
My knowledge of French doesn't amount to much.
Fransızca bilgim çok fazla bir yekün tutmaz.
Anna got married without her parents' knowledge.
Anna ailesinin bilgisi olmadan evlendi.
To the best of my knowledge, Tom can't swim.
Bildiğim kadarıyla, Tom yüzemez.
My knowledge of Japanese is rather poor.
Japonca bilgim oldukça zayıftır.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir önyargıya sebep olmasın diye Cockburn adını gizledi.
Tom needs to gain more knowledge.
Tom daha çok bilgi kazanmalı.
I have no knowledge about their plans.
Onların planları hakkında bilgim yok.
His lack of technical knowledge kept him from being promoted.
Teknik bilgi eksikliği, onun terfi ettirilmesini engelledi.
To the best of my knowledge, she hasn't left yet.
Bildiğim kadarıyla o henüz gitmedi.
Bilal is a person of knowledge.
Bilal bilgili bir kişidir.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
She has an encyclopedic knowledge of cooking.
Yemek pişirme hakkında her şeyi bilir.
She married without her parents' knowledge.
O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
She acquired the knowledge of English.
İngilizce bilgisini aldı.
Her knowledge of French is greater than mine.
Onun Fransızca bilgisi benimkinden iyidir.
He has a good knowledge of Japanese religion.
O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.
He is acquisitive of knowledge.
O bilgiye çok hevesli.
He has experience as well as knowledge.
Hem bilgiye hem de deneyime sahiptir.
He has some knowledge of editing.
Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.
He has transferred all his knowledge to his son.
O, tüm bilgisini oğluna aktardı.