Translation meaning & definition of the word "knock" into Turkish language
Türk diline "tokunmak" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Knock
[Çarpmak]noun
1. The sound of knocking (as on a door or in an engine or bearing)
- "The knocking grew louder"
- synonym:
- knock ,
- knocking
1. Vurma sesi (bir kapı veya bir motor veya rulmanda olduğu gibi)
- "Vuruş daha da yükseldi"
- eşanlamlı:
- çarpmak ,
- tıklatma
2. Negative criticism
- synonym:
- knock ,
- roast
2. Olumsuz eleştiri
- eşanlamlı:
- çarpmak ,
- kızartmak
3. A vigorous blow
- "The sudden knock floored him"
- "He took a bash right in his face"
- "He got a bang on the head"
- synonym:
- knock ,
- bash ,
- bang ,
- smash ,
- belt
3. Kuvvetli bir darbe
- "Ani vuruş onu süzdü"
- "Yüzüne bir bash aldı"
- "Kafasında patlama var"
- eşanlamlı:
- çarpmak ,
- bash ,
- patlama ,
- parçalamak ,
- kayış
4. A bad experience
- "The school of hard knocks"
- synonym:
- knock
4. Kötü bir deneyim
- "Sert darbeler okulu"
- eşanlamlı:
- çarpmak
5. The act of hitting vigorously
- "He gave the table a whack"
- synonym:
- knock ,
- belt ,
- rap ,
- whack ,
- whang
5. Şiddetle vurma eylemi
- "Masaya bir vuruş yaptı"
- eşanlamlı:
- çarpmak ,
- kayış ,
- çalmak ,
- vuruş ,
- şaplak
verb
1. Deliver a sharp blow or push :"he knocked the glass clear across the room"
- synonym:
- knock ,
- strike hard
1. Keskin bir darbe verin ya da itin :"cama odanın her tarafına çarptı"
- eşanlamlı:
- çarpmak ,
- sert vur
2. Rap with the knuckles
- "Knock on the door"
- synonym:
- knock
2. Eklemleri ile rap
- "Kapıyı çal"
- eşanlamlı:
- çarpmak
3. Knock against with force or violence
- "My car bumped into the tree"
- synonym:
- bump ,
- knock
3. Güç veya şiddet ile karşı karşıya
- "Arabam ağaca çarptı"
- eşanlamlı:
- çarpma ,
- çarpmak
4. Make light, repeated taps on a surface
- "He was tapping his fingers on the table impatiently"
- synonym:
- tap ,
- rap ,
- knock ,
- pink
4. Bir yüzeyde ışık, tekrarlanan musluklar yapın
- "Beklerini sabırsızlıkla masaya vuruyordu"
- eşanlamlı:
- tıklatma ,
- çalmak ,
- çarpmak ,
- pembe
5. Sound like a car engine that is firing too early
- "The car pinged when i put in low-octane gasoline"
- "The car pinked when the ignition was too far retarded"
- synonym:
- pink ,
- ping ,
- knock
5. Çok erken ateş eden bir araba motoru gibi
- "Düşük oktanlı benzin koyduğumda araba pinglendi"
- "Kontak çok gerildiğinde araba pembeye döndü"
- eşanlamlı:
- pembe ,
- ping ,
- çarpmak
6. Find fault with
- Express criticism of
- Point out real or perceived flaws
- "The paper criticized the new movie"
- "Don't knock the food--it's free"
- synonym:
- knock ,
- criticize ,
- criticise ,
- pick apart
6. Kusur bulmak
- Eleştirisini açıkça ifade etmek
- Gerçek veya algılanan kusurları işaret edin
- "Kağıt yeni filmi eleştirdi"
- "Yiyecekleri çalmayın, bedava"
- eşanlamlı:
- çarpmak ,
- eleştirmek ,
- ayırmak