Translation meaning & definition of the word "killing" into Turkish language

noun

1. An event that causes someone to die

synonym:
• killing
,
• violent death

1. Birinin ölmesine sebep olan bir olay

eşanlamlı:
• öldürme
,
• şiddetli ölüm

2. The act of terminating a life

synonym:
• killing
,
• kill
,
• putting to death

2. Bir hayatı sona erdirme eylemi

eşanlamlı:
• öldürme
,
• öldürmek
,
• idam etme

3. A very large profit

synonym:
• killing
,
• cleanup

3. Çok büyük bir kazanç

eşanlamlı:
• öldürme
,
• temizlik

adjective

1. Very funny

• "A killing joke"

• "Sidesplitting antics"

synonym:
• killing
,
• sidesplitting

1. Çok komik

• "Bir öldürme şakası"

• "Yanılmaz antikalar"

eşanlamlı:
• öldürme
,
• candan

Examples of using

Tom confessed to killing Mary.

Tom Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti.

I certainly had no idea Tom was thinking about killing himself.

Tom'un kendini öldürmeyi düşündüğüne dair kesinlikle fikrim yoktu.

Did Tom confess to killing Mary?

Tom Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti mi?

Mary has been arrested for killing her husband.

Mary kocasını öldürdüğü için tutuklandı.

I heard that Mary has been arrested for killing her husband.

Kocasını öldürdüğü için Mary'nin tutuklandığını duydum.

When my interview was postponed until 3, I wandered around killing time.

İş görüşmem ertelenince saat 3'e kadar boş boş gezdim.

The suspense is killing me!

Beklemek beni öldürüyor!

After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.

Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.

After killing Tom, Mary escaped through the window.

Tom'u öldürdükten sonra, Mary pencereden kaçtı.

Tom couldn't forgive Mary for killing his parents.

Tom, ebeveynlerini öldürdüğü için Mary'yi affedemedi.

Tom forgave Mary for killing his dog.

Tom, köpeğini öldürdüğü için Mary'yi bağışladı.

She forgave him for killing her father.

O, babasını öldürdüğü için onu affetti.

All this walking is killing the soles of my feet and my toes. I wonder if I have the right size shoes.

Bütün bu yürüme ayaklarımın tabanlarını ve ayak parmaklarımı mahvediyor. Doğru ölçüde ayakkabılar alıp almadığımı merak ediyorum.

He is just killing time.

O sadece zaman öldürüyor.

He made a killing by investing in the stock market.

Borsada yatırım yaparak bir vurgun yaptı.

I'm killing time.

Zaman geçiriyorum.

I've got a toothache. The pain is killing me.

Dişim ağrıyor. Ağrı beni öldürüyor.

My back is killing me.

Sırtım beni öldürüyor.

Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.

Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.

Some people are killing time relaxing on park benches.

Bazı insanlar, park bankları üzerinde rahatlayarak zaman öldürüyorlar.